Emre

Osmanlı'da eğlence ve alkol
Rakının Ülkesinde
Rakının Ülkesinde
kitabından doğrudan alıntıdır. Alt taraftaki yazıyı okursanız tüm detayları vermişler.
Reklam
Sokak köpeklerine karşı neden düşmanız?
Yazıda detaylar fazlaca üzücü; evrimagaci.org/turkiyede-sokak... Ülkemizde bütün problemler bitmiş gibi sokakta yaşamakla cezalandırdığımız köpekleri öldürelim mi gibi utanç dolu bir ifade ile gündemi meşgul ediyor(lar)uz. Evrim Ağacı geniş çaplı bir araştırma yayınlamış. Avrupa'da en az sokak köpeği ülkemizde olduğu gibi bunu en büyük sorun haline getirenlerde biziz. Bunun 2 temel sebebi var. İlki köpek sahiplenme oranımız yok gibi diğeri de sokaklardaki hayvanlara bakmıyoruz hatta korkutuyoruz.
Sarı-kırmızı sanrılar mı veyahut konser mi?
Pazar günü anlı şanlı Galatasaray'ım şampiyonluk maçı var. Kafamdaki soru işareti ise aynı gün akşam Corey Taylor'ın konseri de var. Meşhurrr Slipknot grubunun kurucu/solisti kendi ekibiyle geliyor. Akşam konsere gideceğim ve dönüşte de şampiyonluk kutlamalarına kalır mıyım sorunsalı var :D Maç bitince konser başlıyor bir aksilik olmazsa. İstanbul'un ta diğer ucuna gideceğim. Ya rezil olurum ya da vezir. Pazarı bekliyorum. Konya'da karşılık kısa paslar & akustik rock konseri!

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hiçbir şeyin ortasındaki şey
Yürüyorum bir yerlere doğru... Upuzun tükenmeyen dağlardan aşağıya yuvarlanan minik bir taş parçası gibi oraya buraya istemsizce boyun eğiyorum. Niteliksiz duygularımın içindeki sarsıcı hayallerime tutunarak her güne bir lanet okuyorum. O hayaller bu yozlaşmış çevreye nasıl tutunsun! Gözyaşlarım içime aktıkça fikirlerim zincire vuruluyor. Tüketiyorum kendimi ve diğer her şeyi. Planlar ve arzular zamanın bir ucuna takılıp yitip giderken kaybolanların farkına bile varamayacak kadar yitiriyorum kendimi her defasında. İlkel dürtülerimi modern kalıplara tıka basa doldurdukça kusuyorum içimdeki bilincini yitirmiş düşlerimi. Her gün kendimi İsa gibi çarmıha gerilmiş gibi hissetmeden var olamıyorum. Retoriklerimi ilke haline getirdikçe kuş bakışı izliyorum kendimi. Neydi bu yaşadıklarımın tümü? Ölüm yatağına olan merak duygusu ölüme gidenlerdeki pişmanlıkla eş değilse eğer yaşayanlardaki bu kırılmış düşlerden geriye tanrı kalmaz mıydı?
Başlıksız Başlık
Bu siteye kayıt olalı 7 yıl olmuş (+2 ay fazlası var). Birkaç tane iyi insanla tanıştım. Arkadaşlık kurup ortak işler yaptık. Hala iletişim de olduğum değerli insan(lar) var(Okurlarsa onlar biliyorlar kendilerini). Dergilere yazdım. --Telifsiz ve kazançsız olunca hevesim kaçtı.-- 1000'den fazla kitap girdim. Büyük bir süreç. Türkiye'de "okur" denen kişilerin olduğunu gördüm. Şunu da gördüm ki kitap okuyanların belki de çoğunluğu bilinçsiz ve rastgele okuyor. Abur cubur gibi tüketiyorlar. İnstagram reelse gibi kaydırıyorlar. Bir yazarı eleştirmek (Nietzsche kim ki tanrıyı öldürür, Freud'da sapıkmış, Sabahattin Ali yaaa, Oğuz Atay'ım -mide bulandırıcı-, Dostoyevski tapıcıları vs.) bu kadar basit değil. Arada bir ekleme yapmaya giriyorum burası arşive döndü diye. O sırada bile bir kuş ötüşü kadar değeri olmayan fikirlerle, insanlarla karşılaşıyorum. (Bu iç dökme eylemidir. Düşüncenin kendini sindirmesidir. Mentos etkisi!)
Reklam
Reklam
90 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.