"Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydı bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım."
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Aslında mutluluk o kadar büyük ve o kadar küçük bir şeydir ki, buna sahip olan bazı kimseler bunun kendilerinde varlığından haberli bile değildirler. Onu, özelliklerine zıt şekillerde tasarlayıp arayarak bozup dururlar.
Meğerse insanoğlu hileden ibaretmiş. Dost denebilecek iki kişi bulmak hemen hemen imkansız görünüyor, bu kelime manasız bir söz gibi kalıyordu. Bu kadar düşman kimselerin nasıl olup da birbirini mahvetmeyerek yüzyıllardan beri bir arada yaşayabilmiş olduklarına şaşırdım.
"Ah kadınlar, kadınlar; siz sadece aşkınıza, sadece fedakarlık yüceliğinize özlem duyup duygularınıza yenilip ve mutlu yaşarken erkeklerin kalbinde ne çirkin, ne hain, ne yabancı duygular olduğunuzu bilseniz..."
Hayat, sayısız can düşmanlarına aralıksız karşı konularak sürdürülen pek nazik bir geçittir. Hayat, hayatı yiyerek, yok ederek kendini devam ettiriyor. Biz, yaşamak için başka hayatları öldürüp gıda alarak, onları sindirerek kendimize çeviriyoruz. Başka hayatlar da aynen bizi yutmaya uğraşıyorlar. Etten, kemikten yaratılmış şu zavallı vücutlarımızın ne kadar zararlı, tehlikeli mikroplara yiyecek olmak istidadı taşıdığını, vücut makinesi dediğimiz ve bir saat gibi tıkır tıkır işleyen iç aletlerimizin ne kadar ufak arızalarla çarpmaktan kalmak tehlikesinde olduğunu bilsek, belki bir an ferah ferah nefes almaya bile korkardık.
Medeniyetin, ilerleme ve gelişme fikrinin gayesi birbirini öldürmeye uğraşmak mıdır? Yoksa genel kardeşlik ve dostluk fikrinin yerleşmesine çare aramak mıdır? Neden insan öldürmek tekniğinde en usta olan, savaş aletleri en mükemmel bulunan milletler en ileri, en medeni sayılıyorlar? Şimdiki milletlerin hiçbirisi meğerse medeni diye adlandırılmaya layık değilmiş. Düşünülse, kan içicilik bakımından bugünkü insanların mağaralarda, taş ovuklarında, inlerde yerleşip de üzerlerine saldırdıkları avlarını tırnaklarıyla, dişleriyle parçalayarak yiyen vahşi, yabani atalarından çok farkları yok.
Hiçbir şey belirtmek istemesem de burayı boş bırakmamı hak etmeyen bir kitap olduğu için birkaç şey söylemek istedim. Lütfen okuyun. Lütfen kendinizi geliştirin. Lütfen bir dakika bile beklemeden bu kitabı alıp okuyun.
Reşat Nuri'nin tüm kitaplarında olduğu gibi sonuna kadar yoğun bir şekilde tiksindiğin şahıstan özür dilemek istiyorsun ve baştan beri için ısınanlardan da yoğun bir şekilde soğuyorsun. Acımak kitabına çok fazla benziyor. İkisi de mutlaka okunmalı. Bu incelemeyi okuyan kişiye diyorum ki; kesinlikle bir saniye bile bekleme ve git bu kitabı oku.
Bir Kadın DüşmanıReşat Nuri Güntekin · İnkılâp Kitabevi · 20104,068 okunma