1204' de Dördüncü Haçlı Sefer Ordusu İs- tanbul'a girdi. XIII. Yüzyıl'iın en zengin, en güzel bu kenti her türlü ölçünün üstünde tahrip edildi. Haçlılar, Hipodrom'daki Mıknatıslı Taş'ın üstündeki bakır levhalara, anıtların üstündeki tunç heykellere kadar her şeyi yakıp yıkıp erittiler. Bazılarını alıp İtalya'ya götürdüler. Kütüphaneler yakıldı ve altmış yıl süren Latin egemenliği, Bizansın tarihteki yerini silerek geride yorgun, fakir, gücü yitmiş bir Bizans bıraktı.
Dokuzuncu çağ yaşanıyor, demir çağından da kötü bir çağ, doğanın kendisi bile bu çağın adiliğine bir ad takamadı, adlandıramadı bile onu, ondan çıkan bir madenle bile. (Satura XIII, 30)
Sayfa 149Kitabı okudu
Reklam
........................................ BÖLÜM XIII .................................... A Z A P T A Ş I
Sayfa 407 - Metis Yayınları, Yedinci Basım: Temmuz 2023Kitabı okuyor
Türkler ve Haçlı Seferleri
Türkler, İslâm aleminin bu iki cephesinde, yani garp ve cenup cephelerinde, Bizanslılardan başlayarak her türlü Hristiyan kavimlerle on asırdan fazla bir müddet çarpışmışlardır. Ve bugün hala çarpışmakta devam etmektedirler; ancak, günümüzdeki çarpışma silahlı bir çarpışma değildir. Bu çarpışma, Fransa büyük ihtilalinden sonra gelişen milliyet fikrinin hakim olduğu devirlerden başlayarak gelen, Osmanlı içtimai nizamını mahvetmek, Osmanlı devleti hudutları içindeki gayr-i Müslim unsuru ayaklandırmak şeklinden, imparatorluk dağıldığı için uzaklaşmış; çatışma, sadece manevi ve içtimai sahaya inhisar etmiştir. Ehl-i salip (haçlı) seferleri XIII. asır sonlarına kadar iki yüzyıl devam etmiştir. Ehl-i salip seferlerinde Hristiyanlara en çok mukavemet eden, yani bu mutavassit cephede İslâm alemini en çok müdafaa edenler yine Türkler, Türk sultanları, Türk ümerası, Türk beylikleri ve Türk mücahidleri olmuşlardır. Ehl-i salip muharebelerinin ve hayasızca savletlerin, böyle altı-yedi asır süren uzun bir fâsılaya uğraması, yine Türklerin himmet, gayret, cesaret ve büyük bir imparatorluk kurmak maksadı ile ve İslâm için fî-sebîlillah mücadelelerinin neticesidir.
Mısır'ın Çöküşü
Makedonya İmparatorluğu'nun parçalanması sırasında Büyük İskender'in generali 1. Ptolemaios, Mısır'da başkenti İskenderiye olan yeni bir hanedan kurdu. ... Pompey, Jül Sezar'la anlaşmazlığa düşünce Mısır'a sığındı. Bu sırada VII. Kleopatra, Sezar'ın gözüne girmek için Pompey'e suikast düzenleyen kardeşi XIII. Ptolemalos ile iç savaştaydı. Sezar, Kleopatra'yı desteklemeden önce fethetmeyi düşünecekti (ardından sevgili olurlar). Ayrıca Keopatra, Sezar'ın ölümünden sonra Mısır'a gelen Romalı general Marcus Antonius'u da kendine hayran bıraktı ve  Sezar'ın vârisi Augustus, filosuyla yanlarına ulaşana kadar Mısır'ın bağımsız kalmasını sağladı. Mısır ordusu Aktium Muharebesi'nde (MÖ 31) yok edilirken Antonius ile Kleopatra intihar etti. Mısır, İskenderiye'nin bir eğitim yuvası olduğu refah dolu bir yer haline geldi.
Hiong-nu İmparatorluğu’nun merkezi Moğolistan’ın kuzeyindeki Orhon ve Selenga bölgelerinde bulunuyordu. Daha sonraları Türkçe “Ötüken” adıyla tanınacak olan bu yer, sırasıyla V ve XIII. yüzyıllardaki ilk bozkır imparatorluklarının, tarih sahnesindeki ilk Türklerin, sonra Juan-juanların, Uygurların, Kırgızların ve nihayet Cengiz Han Moğollarının “özyurdu” olarak kalacak olan stratejik bir bölgeydi.
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.