xıı
Nurlu gün, bakıyorum, çirkin geceye göçmüş; Görüyorum soluyor, yaşlanıyor menekşe.
William Shakespeare
William Shakespeare
Soneler
Soneler
"Yahudi ve Hıristiyanlar kendilerini İshak (a.s.)'ın devamı kabul ederler. Bizleri, biz Müslümanları da İsmail (a.s.)'in soyu olarak kabul ederler. Bu da aslında bizim bugün muharref dediğimiz Tevrat'ın hem Yahudilerin, hem Hristiyanların elinde olan, ki ikisi arasında farklar olduğu bilinir, her iki dinin kültüründe de yer alan, kaydedilmiş bir hadisedir. XIX. yüzyılın en önemli romanlarından Moby Dick şöyle başlar: "Call me Ismael." "Bana İsmail deyin." Yahudi ve Hristiyan kültüründe "İsmail" kayıp kardeş veya cemaatten kopmuş biri olarak algılanır ve böyle bir muameleye de tabi tutulur."
Sayfa 257Kitabı okudu
Reklam
Matematik felsefesi, felsefenin diğer dalları veya matematiğin diğer alanları dikkate alındığında çok fazla gelişmemiştir (Barrow, 2001: xii). Burada, matematiğin, matematikçi gözünde mükemmel bir sistem olması ve gerçek dünyada ciddi bir sorunla karşılaşmadan kullanılması, ayrıca, genel olarak birmatematikçinin matematik yaparken aldığı zevkin etkili olduğu söylenebilir. Sözgelimi, Fransız matematikçisi Henri Lebesgue'ya (1875-1945) göre, matematikçi olan birinin felsefe ile zihnini meşgul etmesine gerek yoktur.
Məncə də
- Sizcə bu dünya nə üçün yaradılıb axı? - Mənə elə gəlir, bu dünya ara vermədən bizi cinləndirmək üçün yaradılıb.
Sayfa 95
" Sən balığı təkcə sağ qalmaq, ya satmaq üçün öldürməmisən, - fikirləşdi, - sən onu özünü öymək üçün , həm də balıqçı olduğuna görə öldürmüsən. Axı balığı diriykən də sevirdin, öləndən sonra da sevirsən. Əgər sən balığı indi də ondakı kimi sevirsənsə, demək, onu öldürmək heç də günah deyil. Sevdiyini öldürmək günah sayılmır. Bəlkə də, əksinə, ən böyük günahdır".
Medeniyetin beşiği Avrupa (!)
XVI. yüzyılı, her türden işkenceyi, Farinacci'yi, işkenceci sorgu hâkimlerini, darağacını, çark işkencesini, odun yığınlarını, direğe çekmeyi, kulakları kesmeyi, kolların bacakların dört at tarafından koparılmasını, canlı canlı çukura gömülmeyi, kazanlarda canlı canlı kaynamayı, Paris'in bütün kavşaklarında herhangi bir dükkân gibi açık duran hiç durmadan taze insan etinin sergilendiği cellat kütüğünü, on alti taş sütunuyla, o kaba temel taşlarıyla, kemik dolu mahzenleriyle, kirişleriyle, kancalarıyla, iskeletlerin sarktıği zincirleriyle, karga pislikleriyle lekelenmiş alçıdan tepesiyle, yan yana duran darağaçlarıyla geniş esintiler halinde bütün Temple Mahallesi'ne taşıdığı ceset kokularıyla Montfaucon'u geri getirin. Bize Paris celladinın bütün kalicılığı ve heybetiyle o devasa barınağını getirin. Keyfiniz bilir! Işte yeterince örnek. Işte iyi anlaşılan ölüm cezasi. İşte daha kapsamlı bir işkence sistemi. Işte iğrenç ama korkunç olan. Veya Ingiltere'deki gibi yapın. Bir ticaret ülkesi olan Ingiltere'de, Dover kıyısında yakalanan bir kaçakçı örnek olsun diye asilır, örnek olsun diye darağacında asılı bırakılır; ama hava koşulları nedeniyle çürümemesi için cesedin üzer katranlanmış bir örtüyle kaplanır, böylece örtünün sık sık değiştirilmesi gerekmez. Ey tasarruf ülkesi! Asılanları katranlıyor!
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.