XXV Seni istiyorum ama şimdi, seni, tanıdığım bir çiçek gibi, ama adını çıkartamadığım,
Özellikle tapınağın -tam anlamıyla kutsal yer- göksel bir prototipi vardı. Sina dağında, Yehova Musa'ya inşa etmesi gereken tapınağın "şeklini" gösterir: "Ahit sandığı ve eşyalarını sana göstereceğim örneğe tıpatıp uygun yapın" (Mısır'dan Çıkış, XXV, 8-9). "Bak ve dağda sana gösterilen modele göre bütün eşyaları imal et". (XXV, 40). Ve Davud, oğlu Süleyman'a tapınak binasının, kutsal sandığın ve bütün eşyaların planını verdiğinde, ona "bütün bunlar... Rabb'ın eli üzerinde olduğu için bana bildirildi" dedi (I. Tarihler, XXVIII, 19). Dolayısıyla, göksel modeli gördü.
XXV
Evet kara bir ömür bu benimki Kara bir toprak. Gerçekle değil , hakikatle değil Kalbimin aklıyla kurduğum Kara bir ömür. Yalnız değilim , biliyorum Binlercesi var , onbinlercesi vardı. Kara bir ömürle buradan geçen.
XXV
Suçlu bu suçu çıkarı yüzünden mi, yoksa tutkularının etkisiyle mi işlemiştir?
XXV
Günah çıkaran rahibi ortadan kaldırdıktan sonra celladı hala muhafaza etmek korkunç bir şey!
XXV Oturur / suya bakarım / artık XXVI Sonra / s o n r a s ı XXVII Ses siz- lik
Bu kadar güzel anlatılabilir..
youtube.com/watch?v=y-q67Mm... * #89 Prof. Dr. Harun Taşkıran - Anadolu'nun Prehistorik Arşivi: Karain Mağarası (Dünü, Bugünü,Yarını) * * ''Bir ulus, bir kişi, hangi dille konuşuyorsa, hangi dille yazıyorsa ondandır. Dil, kişinin ne olduğunu, hangi kaynağa bağlanması, hangi topluluktan sayılması gerektiğini bildiren en
BİRİNCİ BASIMIN ÖNSÖZÜ:
''Bir ulus, bir kişi, hangi dille konuşuyorsa, hangi dille yazıyorsa ondandır. Dil, kişinin ne olduğunu, hangi kaynağa bağlanması, hangi topluluktan sayılması gerektiğini bildiren en saygın, en sağlıklı kanıttır. Kişi konuşup yazdığı dilin dışında değil, içindedir, yeter ki onu görecek göz, kavrayabilecek anlayış yeteneği ola. Anadolu
BİRİNCİ BASIMIN ÖNSÖZÜ:
''..çok iyi bilinen birtakım kaynakları ileri sürerek, onları bizim bilmediğimiz kanısını uyandırmak düşüncesiyle boy göstermeye kalkacaklara da sözümüz var: O kaynakların, daha kesin, daha doğru, daha güvenilir olduğunu hangi bilimsel yetkenize dayanarak söylüyorsunuz.? Dahası var; Türk ulusunun en az beş bin yıllık bir geçmişi olduğunu söyleyenlerin, böyle eski bir topluluğu altıyüz yıllık Arap-Acem kırması Osmanlıcayla konuşturmadaki amaçları nedir.?'' (Sayfa: XXIV-XXV)
XXV
“Ölmekten mi korkuyorsunuz?” “İnancıma göre ölüm, kuyudan ovaya çıkmaktır. Hiçbir ölü öldüğüne hayıflanmaz, sadece azığının azlığına hayıflanır.”
Sayfa 321Kitabı okudu
XXV
Bir zamanlar samimi dostlarından biri ajanların pek çoğunun yalnız, yetim, kimliksiz, sorunlu, ezik, kişiliksiz, kimsesiz ve saplantılı tiplerden seçildiklerini söylemiş, sonra da onlarda amaca erişmek dışında duygular aranmamasını, hele mürüvvet, kerem, alicenaplık gibi erdemlerin hiç beklenmemesi gerektiğini vurgulamıştı.
Sayfa 319Kitabı okudu
XXV
Belli ki müezzin, söylediği her cümlenin deruni karşılığını gönlünde hissederek terennüm ediyor, “Eşhedü en-lâ-ilâhe illa’llâh” derken Allah’tan başka yaratıcı olmadığına yeniden inanıyor ve inandığını ilana çıkarıyordu.
Sayfa 314Kitabı okudu
Rûm Sûresi 17, 18. Âyetler
17. Bu sebeple akşam vaktine eriştiğinizde ve sabah kalktığınızda Allah'ı tesbih edin. 18. Göklerde ve yerde her türlü övgü O'na mahsustur. Gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde de O'nu tesbih edin. [Bazı müfessirler 17-18. âyetlerde geçen tesbih kelimesiyle namaz kılmanın kastedildiği ve burada beş vakit namaza işaret bulunduğu kanaatindedir. Bazı müfessirlere göre ise burada maksat "tenzih"tir yani Allah'ın yüceliğini dile getirmemiz, O'nu her türlü noksanlıktan uzak bilip kemal sıfatlarıyla ve övgülerle anmamız emredilmektedir. Burada söz konusu olan tenzih, merkezden dışa doğru üç daireden oluşur. Merkezde kalbin tenzihi bulunur ki bu, kuşkulardan arındırılmış bir iman demektir, tenzihin özü odur. İkinci dairede Allah'ı güzel sözlerle anmak mânasına gelen dil ile tenzih vardır. Üçüncü daire ise önceki iki şartı koruyarak ortaya konan sâlih amellerden meydana gelir. Bunlardan ikincisi birincinin, üçüncüsü de ikincinin semeresidir. Şöyle ki, kişi bir şeye inandığında bunu dili ile ifade eder, söylediğinin doğruluğunu da eylemleriyle ortaya koyar; dil kalbin tercümanı, davranışlar da dille söylenenlerin kanıtıdır (Razi, XXV, 104).]
Sayfa 405Kitabı okudu
XXV. Üstat dedi ki:
Eski zamanlarda insanlar , bilgiyi kendilerini eğitmek için edinirdi. Şimdiyse insanlar bilgiyi başkalarını övmek için elde etmeye çalışıyor.
Sayfa 98 - Notos Kitap