MİLYON KERE AYTEN
Ben bir Aytendir tutturmuşum oh ne iyi
Aytenli içkiler içip sarhoş oluyorum, ne güzel!
Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin,
Biraz Ayten sürüyorum, güzelleşiyor.
Şarkılar söylüyorum,
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Alt katında uyumayı bir ranzanın
Üst katında çocukluğum ...
Kağıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
Allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
Büyük bir aşk yamadım
Hayır Yüzüme nur inmedi,
yüzüm nura indi bayım
Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım ...
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin Allahı'nı bilirim bayım!
Sıkıldığım için değil Allah "oku" diye emrettiği için okuyorum
Vakit geçsin diye değil ,vaktin Kıymetini bilmek için okuyorum
Değerler kavramı için değil,asıl değerin kime ait olduğunu bilmek için okuyorum..
-İnsan içine dünyayı sığdırabilir mi üstad?
+Sığdırır . Dünyayı da sığdırır. Dağları, tepeleri de şu gördüğün gökyüzünü de sığdırır.
-Ya siz üstad siz sığdırabildiniz mi ?
+ Ben sığdıramadım. Bu dünyada ne yere ne de göğe sığabildim.
Ruhe
Düşünsenize birine karşı deli gibi bir bağlılık hissediyorsunuz. O kişiyi görünce sanki bir ütopyada yaşıyormuşsunuz gibi mutlu,özgür bir kelebek misali uçuşmaya başlıyorsunuz. O an çok farklı birisiniz tabi. Görenler sizi olduğunuz kişi olarak adlandırmıyor. Hareketlerinizle onları etkiliyorsunuz. Herkesin morali düşük iken siz bir anda zirvede neon ışıklar kadar parlaksınız.
Sonra o gün geliyor.Burada tabi iki seçenek var: Ya söyleyip kurtulacaksın kafanı fare kemirse daha az acıtacak bu düşünceden, ya da acısını çekeceksin bu kesiğin ömrün boyu.
İkinci seçenek için anlatılacak pek bir şey olduğunu düşünmemekteyim.Hadi ilk seçeneğe dönelim.
O kişiye anlattın her şeyi. Burada da iki seçenek... şaka şaka, o kadar derine inmeyeceğiz yoksa fenerimizdeki gaz yetmeyecek. Kaldığımız yerden devam edelim. Uzun süren nüphem bir sessizlik. Sonra seni bir süzüyor ve bir şeyler söylemeye hazırlanıyor. Çok heyecanlısın. Aynı zamanda gergin.Kız sevgilisi olduğunu söylüyor veya tipi olmadığını.Çekip gidiyor.Sen napıyorsun? Üzülmekten başka bir cevap veremiyorsun, değil mi?
Ne sandın ki? Aşk hikayeleri "Gurur ve Önyargı" romanı misali mutlu sonla mı bitecek? Eğer görüşün böyle ise senin sonun da aynı Martin Eden karakteri gibi olabilir. Kimi sevdiğine dikkat et.
19 karakter ve her birisinin kendi anlatımlarıyla hayatları, doğruları, aşkları, hırsları ...
En başından nerede ve ne halde olduğumuzu az çok kestirmemize sebep olan, ama bir yandan da mantığımızın sınırlarını zorlayan bu kitaba hoşgeldiniz.
Karakterler üzerinden katili bulmaya çalışırken resimlerin içine girerek renkler alemine sürükleniyorsunuz. Sayfaları çevirdikçe hem ölü, hem köpek hem de katil olabilirsiniz. Farklı kurgusuyla sizi içine çekecek, minyatür resim sanatı ve Osmanlı İmparatorluğu hakkında farklı bilgiler öğrenirken bir katilin peşinde izler süreceksiniz. Hem gizemli, hem polisiye; hem fantastik, hem tarihî..
.
Olumsuz yorumları ciddiye almayın. Her Orhan Pamuk kitabı okunmayı hakeder. Ben her kitabını tereddüt etmeden alıp okurum. Siz bu kitabı okuyup sıkıldıysanız ya bir daha Orhan Pamuk okumayın yada ileriki yaşlarınızda bir daha okuyunuz. Ayrıca özellikle belirtmeliyim yaşınız 18yaş altındaysa henüz Orhan Pamuk okuma yaşına gelmemişsiniz demektir..
Şunu da eklemiş olayım bir yazarın beya herhangi birinin düşünce tarzı, siyasi görüşü, tercih ettiği yqşam şekli kendini ilgilendirir. Yaptığı işte iyiyse geri kalanı önemsemem. Size dw bunu öneririm.
"Biliyor musun Kokytos, sevgi iyileştirir diye diye zehirli kişilikleri iyileştirme yolunda öldürülenler var. Yine konuşmayı bilmeyenler ve laftan sadece görünen kısmı anlayanlar yüzünden...
Sevgi iyileştirir ama her şeyi veya herkesi değil. Sevginin iyileştirmediği insanlar var.
Sana kötülük ettiğinde bile nezaketle dönüt verdiğinde,
Bir kız kardeşe ya da arkadaşa sahip olmak geceleyin ışıkları yanan bir evde oturmak gibidir. Dışarıdakiler canları isterse sizi seyredebilir, ama siz onları görmek zorunda değilsinizdir.
Öz üzərinizdə işləyin. Sizin reaksiyanız sizin probleminizdir. Körpə böyüyür, dəyişir və bu ona asan başa gəlmir. Doğuş sancılarınızı xatırlayın. Siz dərindən nəfəs alır, otaqda var-gəl edir, dərmanlardan boyun qaçırır ve anlayırdınız ki, bətninizdəki körpə daha çox əziyyət çəkir! Bax, elə indinin özündə də ona sizdən daha ağırdır! Beləcə, əgər siz bu situasiyada qışqırır, özünüzdən çıxır, ya da ona əl qaldırırsınızsa, vəziyyəti daha da mürəkkəbləşdirirsiniz. Onu gözlədiyiniz ayları, dünyaya gəlişini xatırlayın - onda körpənizi necə də sevir, gözləyir və həyəcanlanırdınız ? Yadınıza salın!!! Onun sizə heç bir borcu yoxdur. Siz isə daha ağıllı və təcrübəlisiniz və bu dünyada təkcə siz onun dayağı və müdafiəçisisiniz. Sizsiz ona çox çətin olar!
Kitap İncelemesi ve Yorumum:
ÖN NOT: Spoiler içerir.
Martin Eden Yorum:
Okuma sürecim: Bu kitabı sevdiğim birinin önerisi üzerine almıştım ve bir süre okuma fırsatı bulamadıktan (bazen bahanelerden dolayı) sonra en sonunda dostumun da kitabı alması üzerine beraber okuma kadarı aldık.
Martin Eden'a başladığımda okuması biraz zorluyordu.
Okumaktan keyif aldığım, karamsarlığı ile zihnimi aydınlatan Cioran hiçbir zaman beni aşağıya çekmedi. O koyu hüznü, şüpheciliği, yer yer nefreti bende hep haz karşılığını buldu.
Bu yazıda kitap içeriğinden ziyade uyandırdığı hislerin aktarımı olacaktır.. Dilerseniz başka bir yazıya geçebilirsiniz.
Schopenhauer mutlu olma sanatında der ki; Neşeli
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Alt katında uyumayı bir ranzanın
Üst katında çocukluğum...
Kâğıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
Allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
Büyük bir aşk yamadım
Hayır
Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım...
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin Allahını bilirim bayım!
Binlerce yıl sürüp giden bir kültürün egemenliği size ne olduğunuzu göstermemek için karanlığını yaymış ve Sizi bir egoist olmadığınıza, bir idealist ("iyi insan") olmak için yaratıldığınıza inandırmıştır. Bu düşünceyi üzerinizden atın! Sizi kendinizden yoksun bırakan özgürlüğü "kendinizi inkar" da aramayın, aksine Kendinizi