AKINCILAR ?..
*Gaza kim ettiler Allahu ekber Dediler her nefes Allahu ekber* Aşıkpaşazâde'nin, dillerinden bir nefes dahi Allahu Teâla'yı düşürmeyen ve onun uğrunda gazâdan başka bir iş düşünmeyen yiğit dilâverler diyerek övdüğü Osmanlı akıncıları, hafif süvari birliklerindendir. Temelinin Osman Gazi zamanında Köse Mihal tarafından atıldığı rivayet olunur. Uç
Sayfa 61 - Kartal Kanatlı YiğitlerKitabı okudu
“Sakin ol,” diyor Brandy, “her ne düşünüyorsan, onları milyonlarca başka insan da düşünüyor. Her ne yapıyorsan, onlar da yapıyor ve hiçbiriniz sorumlu değilsiniz. Çünkü hepiniz ortaklaşa bir çabadan ibaretsiniz.”
Reklam
Ana babadan korkmak ise olgunlaşmamış olmanın bir göstergesidir. Unutmamak gerekir ki, onların da ana-babaları vardı ve kuşaktan kuşağa aktarılan sorunlardan kimin sorumlu tutulabileceği sorusunun yanıtı yoktur. Dolayısıyla, ana-babaların kusurlarını kendi sorumluluğumuzdan kaçınmak için gerekçe olarak kullanmak, vaktiyle bize karşı işlenen kusurları bizden sonraki kuşaklara da yansıtmamıza neden olabilir. Ana-babalar ayrı birer varlık olarak görmemiş olabilir, ama biz de onları kendimizinkinden ayrı dünyaları olan varlıklar olarak göremediğimiz sürece gerçek anlamda yetişkinliğe ulaşmış sayılamayız.
Babadan oğula hakkının çılgınlığını açıklamak için daha fazla vakit harcamaya gerek yok, buna inanacak kadar zayıf olanlar varsa buyursunlar ayrım gözetmeksizin merkep ile aslana tapınmaya devam etsinler. Mahviyetlerini taklit edecek değilim, bu adanmışlıklarında onları rahatsız etmek de istemem.
Sayfa 16 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Arthur Rimbaud, on altı yaşından itibaren her zaman kaçmak ve kurtulmak istediği aile evine daima geri dönmüş, bu evi bir tür ‘bağlama limanı’ ya da ‘kürkçü dükkânı’ olarak kabul etmiştir. Rimbaud’nun kendi akranlarıyla arkadaşlık kuramamasını, onları küçük görmesini, ‘hödük’ olarak tanımlamasını, kendisinden yaşlı insanlarla arkadaşlık kurmasını ve Paul Verlaine’le  yaşadığı eşcinsel deneyi, babadan yoksunluğa, ana otoritesine  karşı duyduğu başkaldırıya bağlayamaz mıyız?
../korkuyorsun öyle değil mi, diye sordu. Evet, korkuyorum, dedim ona. Benden mi korkuyorsun, dedi demir parmaklıklara doğru biraz daha yaklaşarak. Sadece senden değil, her şeyden korkuyorum, dedim. Bu anlaşılıyor aslında, diye mırıldandı. Sonra, babacan bir tavırla gözlerimin içine bakarak, her şey derken neleri kastettiğimi sordu birdenbire. Hatta bu konuda birkaç örnek vermemi istedi. Ben de, vereceğim örnekler dilimin ucundaymış gibi tuttum bir çırpıda hepsini sayıverdim o sırada: İlkin, insanların büyük kötülüklere yol açan iyilik anlayışlarından korkuyorum, dedim sözgelimi. Sonra, kendini çocukların varlığında yenileyen hayatın acımasızlığından, bu acımasızlığın üstünü örten masumiyetin derinliğinden ve kapı kilitlerinden korkuyorum, dedim. Sonra, canlı olmanın aczinden, bu aczin doğurduğu kaçınılmaz sonuçlardan, sokaklardan ve insanların içinde uğuldayıp duran çok ağızlı kuyularla bu kuyuların karanlığından korkuyorum, dedim. Sonra hızımı alamadım ve insanların varlığını eksilterek onları tamammış gibi gösteren şehrin abuk sabuk görüntülerinden korkuyorum, dedim..
Reklam
689 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.