Üçüncü sefer okumuş olduğum "Araba Sevdası", züppe ve alafranga konusunun çözümlendiği dönemden epey bir sonra tefrika edilip 1897 yılında yayımlanmıştır. Recâizâde Ekrem, bunu bilmesine rağmen eserini yayımlamaktan geri durmamıştır. Ahmed Midhat Efendi'nin "Felâtun Bey ile Râkım Efendi" adlı romanını andıran "Araba Sevdası", "Felâtun" tipini daha psikolojik bir hâle ve yazarın iplerinden kopararak Bihruz karakterini oluşturmuştur. Romandaki Fransızca kelimeler ve tamlamalar, Batı etkisinde gelişen Türk edebiyatını ortaya koymakla beraber aynı zamanda da dilin ne kadar zengin olduğunu göstermiştir. Ekrem, daha o dönem adından söz edilmesi mümkün olmayan bilinç akışı ve iç diyalog terimlerini eserinde yer vermiş; özgünlüğü yakalamıştır. Bihruz, züppe bir hayat yaşarken ansızın gördüğü Perîveş'e âşık olmuş ve yalan bir hayatı yaşamaya başlamıştır. Bütün âşk, Bihruz'un kafasında olup bitmiş ve kendi sonunu hazırlamıştır. Şiir araştırması yaparken bile "bizim şâirler" yerine "Şu Türk şâirler" diye bahseden Bihruz; toplumuna, medeniyetine ve kendisine oldukça yabancı kalmıştır. Akçağ Yayınları'nın romanı tıpkı basım şeklinde yayımlaması da zevki iki katına çıkarmaktadır.