Bütün iyi okuyucular bilir ki, bir kitaba dair fikir edinmenin en isabetli yöntemi, onu açıp okumaya başlamaktır. İlk birkaç sayfadan sonra hâlâ okumak istiyorsanız, o kitap sizinle gelecek demektir. Kapağında ne yazarsa yazsın.
Kurtlar ise böyle değildir. Aslanlar gibi iştahla saldırmak yerine, önlerine gelen her kitabı önce iyice bir koklarlar ve öyle her şeyi okumaya tenezzül etmezler. Hepsinin ayrı ayrı hassasiyetleri vardır. Bazısı kelime oyunlarına tahammül edemez, bazısı samimiyet krizlerine girer, bazısının da dille ve üslupla ilgili alerjileri vardır. Kimi doğuştan böyledir, kimi yaşlandıkça kurtlaşır, huysuzlaşır, seçici olmaya başlar. Aslında kurtluğun yaşlanmakla ilgisi, edindiğimiz ince zevklerin bizi birer "gurme" haline getirmesinden de ziyade, şu gerçeğin kafamıza dank etmesindendir: Kısa ömrümüzün dünyadaki bütün kitapları-hatta yalnızca iyi kitapları bile-okumaya yetmeyeceğini fark ederiz ve bunu hissettiğimiz andan itibaren elimizi öyle her kitaba atamaz oluruz.
Okumayı sevenler ikiye ayrılır: Aslan okuyucular ve kurt okuyucular. Aslanlar, önlerine ne gelirse yalayıp yutarlar. Yerde bir kâğıt parçası görünce okumadan geçe- meyenler, lokantaya gittiklerinde önlerine gelen menüye sonu "tatlı" biten bir kısa hikâye muamelesi yapanlar, gazeteleri kıyıda köşede kalmış, en küçük haberlere kadar hatmedenler hep bunlardır.
Her iyi okuyucu, hayatının bir döneminde aslan okuyucu olur ama çok azı aslan olarak kalmayı başarır.