Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yağmur Canbaz

Yağmur Canbaz
@yagmursiri
Psikolojik Danışman
GAU/Master
KKTC
12 Mart 1995
15 okur puanı
Ocak 2021 tarihinde katıldı
Fakülte ne demek henüz bilmiyordum. Ama önemli değildi bu. Çocuk olmak bilmediğinin üzerinden atlamak, bildiğinle yetinmek, elindeki azıcık da olsa ondan bir hikâye yazmaktı. Evdeki bütün terlikleri uç uca dizip halının çizgilerinde yürüterek kocaman caddeler inşa etmekti mesela, buzdolabı kolisinden uzay mekiği yapmaktı, akşamsefasının tohumlarından, kozalaklardan, pisipisi otlarından tencere tencere yemek pişirip yalandan ziyafetler vermekti ev ahalisine. Bir dünya kurmak için bit kadar şeylerin yetebildiğine inanmaktı.
Reklam
Anneden kızına yeraltı suları akıyordu. Kadından kadına akan incecik nehirler. Erkekler görmüyordu o nehirleri. Bir tek sen, bir gün, aniden, annene ait olanların yıllarca akıp en nihayetinde kıyında biriktirdiği alüvyonu gördüğünde anlayacaktın bunu. Önce çok şaşırıp sonra sevinecektin bir şeyin devamı, bir şeyin geriye kalanı, bir şeyin birikeni olduğuna. Aitlik duygun depreşecekti içinde bir yerde. Ve asla atamayacaktın o yoğurt kaplarını bir gün lazım olurlar diye.
Neden okula her geldiğinde bir yolunu bularak etimi öğretmenime teslim edip, kemiğimi kendine ayırıyordu babam? Kurban Bayramı’nda pay edilen koyundan mı sayıyordu beni? Beni gerçekten sevse böyle yapar mıydı? Sevse beni gerçekten ya da anlasa, pazar günlerimiz kâbusa döner miydi? Anlasa Tunç Bey Öğretmen’in verdiği ödevlerin pazar öğlene kadar yetişemediğini de anlardı elbet. Ama anlamıyordu. Çok yasak vardı bana bizim evde. Ayakkabılarıma çamur bulaşması, defterlerimin kenarlarının kıvrılması; saçlarımın dağınık, okul çantamın düzensiz olması yasaktı. İçimde hep bir korku hep bir suç işlemişim hissi olurdu. Özellikle pazartesi günleri başım ya da karnım ağrırdı. “Keşke,” derdim, “bir şey olsa da okula gitmesem… Servis bozulsa, lapa lapa kar yağsa, okullar tatil olsa…
Sayfa 59 - Küsurat YayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Bir anlamda yazım haritası gibi işlev gören duvara baktığında, gözüne en çok çarpan Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti’nin kapladığı alan oldu. Zaten Yassıada’da da iki konu üzerine konuşacaktı. Bunlardan birincisi Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti’nin gözünün önünde gerçekleşen akıl almaz gelişimi, ikincisiyse asistanlığını yaptığı Fahrettin Kerim Gökay’ın çevresinde gerçekleşen, konuyla ilgili her şey.”
Sayfa 307 - Destek YayınlarıKitabı okudu
Vapurun küpeştesinden bakarken, aslında bir şehirden değil, hiçbir zaman unutamayacağını bildiği bir kadından ayrıldığını biliyordu. Sevdiği kadın burada kalıyordu; artık bir toplantıda karşılaşmak, sokakta rastlaşmak gibi hep hayallerini besleyen bir ihtimali de çıkarıp atıyordu hayatından, daha doğrusu bir vapura binmekle bunu yapabileceğini sanıyordu. Hayatından çıkardığı kadını, ruhunun derinliklerinde, üstelik daha şiddetli bir özlemle taşıyacaktı. Bunu henüz bilmiyordu.
Reklam
“Kadınlar, sonunda her şeyin bitip bitmediğini anlamak için erkeklerinin yüzüne bakıyorlardı. Kadınlar durmuşlar, sessizce erkeklerini seyrediyorlardı. Ve birkaç erkeğin toplandığı her yerde erkeklerin yüzlerinden korku siliniyor, yerini öfke alıyordu. Kadınlar rahatladılar, çünkü korkacak bir şey olmadığını anladılar... Her şey bitmemişti, korkunun yerini öfke aldığı sürece hiçbir zaman her şey bitmeyecekti.”
“İnsanların bakışlarında bir şaşkınlık vardı ve açların gözlerinde de artan bir kızgınlık, bir gazap... Halkın ruhunda büyüyen gazap üzümleri olgunlaşıp ağırlaşıyor ve bağbozumunu hazırlıyordu.”
VII
Şu anda Nuri Efendinin kendini yenmiş tebessümünü yüzümde dolaşıyor sanıyorum, biraz sonra Lûtfullah’ın yalanı benimsemiş bakışlarını kendimde bularak yaptığım işten ürküyorum. Bir başka defasında babamın ümütsiz kıskançlığı ve sabırsızlığıyla perişan oluyorum. Hattâ bu, kıyafetimde bile görülüyor. En meşhur terzilerde yaptırdığım elbiselerim sırtıma geçer geçmez bana Abdüsselâm Beyin kılığını veriyorlar. Daha dün gözlüklerimi değiştirmem icap edince, artık o cinsin modası geçmiş olduğunu bile bile Aristidi Efendininkine benzer bir altın gözlük aramadım mı? Belki de şahsiyet dediğimiz şey bu, yani hafızanın ambarındaki maskelerin zenginliği ve tesadüfü, onların birbiriyle yaptığı terkiplerin bizi benimsemesidir.
Kendine Ait Bir Oda
Toplumsal hafıza, yalnızca başarmışların kaydını tutar. Kaybedenlerin hikayesi hiç saklanmaz. Oysa dünya tarihinin çok önemli bir bölümü kaybedenlerin hikayelerinde saklıdır.
Sayfa 114 - MetisKitabı okudu
Cahilin Arkadaşı Olur mu?
“…Türkiye insanı tartışmayı bilmez. Fikir ayrılığına düştüğü bir başka kimse ile ortak bir doğru aramak için değil, kendi bildiğinin doğru olduğunu empoze etmek için tartışır. Bilgisi az olduğundan, kendi bildiklerinin doğru olduğunu sanır.”
Sayfa 20 - İnkılâpKitabı okudu
Reklam
Hürriyet fikri, zaten, bilimden doğar. Cehaletten, ancak esaret çıkar.
Sayfa 45 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Aklın Vekili
Ben… güneşin altın sarısından içtiği şarapla mest ve birbirine sokularak bahtiyar bir insanlığın istikbalini kendi milletimin ilerideki mesut günlerinde gören ve bu hayal içinde bütün saadeti bulan biriyim. Hasan Ali Yücel (1937)
Sayfa 29 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınarıKitabı okudu
“...kafanda ananasla gezsen, bunu bile garip değil, emsalsiz bulurdum, inan..”
Sayfa 279 - hep kitapKitabı okudu
Olayları zihnimde sıraya sokabilmek için arada bir, “Ne zaman?” diye sorduğumu hatırlıyorum. Birkaç kere duymazdan gelmiş, son soruşumda feri kaçmış gözlerle yüzüme bakıp, “Bir zaman” diye cevap vermişti. Zaman diye bir şey olmadığını, kalbin saatinin yalnızca olmuşla olmamışa ayarlandığını böylece anlamıştım. Evet olmuşsa bir defa, sahiden olmuşsa zamanı ne fark ederdi? Kalpte bir yıl bir saniye, bir saniye bir ömür demek değil miydi?
Sayfa 246 - Hep KitapKitabı okudu
“...Hiç, bildikleri hiçtir, bilmek istedikleri hiç, Bak da gör şu cahilleri, kurulmuşlar tepesine dünyanın, Onlardan değilsen şâyet kafir derler adama Boş ver onları Hayyam, sen bak kendi yoluna...”
Sayfa 19 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Atatürk’ün dediği şu: “Karşındakiyle akılcı bir şekilde gözleme ve mantıksal dayanarak tartışmayacağım bir şeyi eğitime sokmam. Aksi taktirde bu dayatma olur”
Sayfa 77 - inkılâpKitabı okudu
Reklam
Değişim Stratejisi
“Binlerce kilometrelik bir yolculuk bile tek bir adımla başlar”
Sayfa 71 - METROPOLİSKitabı okudu
Bölüm 3 Amsterdam - 1656
“Bir şeyi korkutucu, değersiz, arzu edilesi ya da beş para etmez olduğuna karar veren zihindir, dolayısıyla değiştirilmesi gereken şey sadece ve sadece zihindir”
Sayfa 35 - KABALCI
Bölüm 11 Amsterdam - 1656
“Daha fazla şey elde ettikçe daha fazla ihtiyaç duyarız ve istediğimiz karşılaşmadığında üzüntümüz daha derin olur. Arkadaşlar beni dinleyin: eğer mutluluğu arzuluyorsanız hayatınızı gerçek anlamda ihtiyaç duymadığınız bir şey için mücadele ederek harcamayın”
Sayfa 116 - KABALCIKitabı okudu
Tanrı’nın Dış’tan iç’e Taşınması
“Mesnevî’deki eşek hikâyesini belki bilirsiniz. Kuyuya düşen eşeğin kurtulamayacağına karar verir ve eşeğin üzerine toprak atarlar. Eşekse üzerine atılan her toprakla silkinir ve toprağın üzerinde yükselir. Sonunda kuyu kapanır, üzerine atılan toprakla savaşmayan ve silkinmekte yetinen eşek, yukarı çıkar. Her sorun, çözümünü de içerisinde taşımaktadır. Hatta bizim “sorun” adını verdiğimiz şeyler, çözümün kendisidir.”
Sayfa 85 - İthakiKitabı okudu