Ben sana bok demem,
Boklar duyar ar eder.
Bir zerren düşse boka,
Onu da mundar eder.
Tanrı senin hamurunu
Necasetle yoğurmuş,
Anan seni s.ç.r iken
Yanlışlıkla doğurmuş.
Anamın ipiyle indim gökdelen damınızdan
Kelebek gibi girdim kelebek camınızdan
Taksinize mülkünüze dairenize...
Heceleyerek üzerinde ayak ve el uçlarımın
Belledim seyyarenizi ve kelimelerinizi...
Gözlerinize baktım, mukaddes ciltlerinize, büfelerinize
Vesairenize...
Şiir fenerimle de baktım, son çığlık!
Aşk yokmuş sizde beş paralık!
Gidiyorum ben boşçakallar
Sıçmışım ortalık yerinize
Kıçımın fosforuyla aydınlanın siz artık
Can Yücel’in en sevdiği şairlerin başında Nâzım Hikmet geliyordu. Şöyle anlatıyordu bu durumu: “… Bir ara, çok küçükken, lisedeyken Nâzımvari şiirler yazdım. O zaman devrimci sosyalistim ben. İşin yavaş yavaş olacağına inanıyorum. 'Sezaryene lüzum yok, dokuz ay bekleyelim' diye Nâzımvari bir şiir yazdım. Babam bir arkadaşıyla oturuyor, 'oku' dedi bana şiiri. Okudum. Arkadaşı, 'Ali' dedi, ‘Bu çocuğa dikkat et, komünist oluyor.' Oysa ben başka bir şey söylüyordum. Ama Nâzım’ın üslubuyla yazmışım ya beni komünist sanıyor…” Can Yücel, “Bu yolda çok şey öğrendim ondan. Kendi meşrebince şiir yazmayı da Nazım'dan öğrendim ben. Sade şiirde değil, başka tür olaylarda da…” diyordu.
evrensel.net/haber/496859/ca...
Nahide Hanım söyledi yine
Neden babama yazmışım da
anama şiir döktürmemişim
Kaç kere yazdım
cebimden uçup gittiler
Ben onyedi yaşında beni yıkayan
Anneme şiir yazacak kadar şair değilim
En uzun koşuysa elbet Türkiyede de Devrim,
O, onun en güzel yüz metresini koştu
En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak...
En hızlısıydı hepimizin,
En önce göğüsledi ipi...
Acıyorsam sana anam avradım olsun,
Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun!
İnce uzun bir hayvan
Çarpıyor
Çarpıyor
Çarpıyordu kendini taşlara.
Canı mı sıkılıyor
Can mı çekişiyordu yoksa?
Yok efendim dedi yanımdaki adam
Gömlek değiştiriyor yılan
Bu hallerden anlarız dedi az çok
Biz de sınıf değişmiştik bi zaman
Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
Çakmak çakmak gözleri
Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı
Herkes orda sen de ordasın
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
Özgürlüğe mutluluğa doğru
Her işin başında sevgi diyor
Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
Bi de başını çeviriyorsun ki
Yanında ben varım
We believe that the Anarchists are real enemies of Marxism. Accordingly, we also hold that a real struggle must be waged against real enemies.
marxists.org/reference/archi...
Nor are we the kind of people who console themselves with the thought that the Anarchists "have no masses behind them and, therefore, are not so dangerous." It is not who has a larger or smaller "mass" following today, but the essence of the doctrine that matters. If the "doctrine" of the Anarchists expresses the truth, then it goes without saying that it will certainly hew a path for itself and will rally the masses around itself. If, however, it is unsound and built up on a false foundation, it will not last long and will remain suspended in mid-air. But the unsoundness of anarchism must be proved.
Some people believe that Marxism and anarchism are based on the same principles and that the disagreements between them concern only tactics, so that, in the opinion of these people, it is quite impossible to draw a contrast between these two trends.
This is a great mistake.
marxists.org/reference/archi...
The hub of modern social life is the class struggle. In the course of this struggle each class is guided by its own ideology. The bourgeoisie has its own ideology — so-called liberalism. The proletariat also has its own ideology —this, as is well known, is socialism.
marxists.org/reference/archi...
It is altogether different with Marxism and anarchism: both are at the present time recognised as socialist trends, they are waging a fierce struggle against each other, both are trying to present themselves to the proletariat as genuinely socialist doctrines, and, of course, a study and comparison of the two will be far more interesting for the reader.
marxists.org/reference/archi...
Türkiye'de demokrasi, kadrosuzluktan dolayı ideal safhaya erişememiş ve acı sonuçlar vermiştir. Kadrosuz sosyalizm ise kötü bir liberalizm olur. Acılarını yine milletçe çekeriz. Bugünkü bürokrasi kartvizit imtiyazı, rüşvet alışkanlığı kalkmadıkça, bilgili, rasyonel, dinamik bir kadro bulamadıkça, sosyalizmden mucizeler beklemeyelim. Kelimelerin sihrine değil, tatbikine önem verelim.
İşte Türk halkı, şartların yarattığı bir Türk sosyalizmin ve dinamik ve rasyonel bir kadroya muhtaç...
Her şeye Atatürk gücüyle ve onuncu yıl umuduyla başlayacağız, başlamalıyız.
umag.org.tr/tr/ugur-mumcu/1...
Sosyalizm, Lenin'in tarifinde bir işçi diktatörlüğü, batılı tariflerde bir iktisadi demokrasi, yani halkın iktisaden kendi kendisini idare etmesidir. Bunun içindir ki, aynı sosyalizm altında çeşitli yönler vardır. Türk sosyalizmi ne Marks'ın sosyalizmine benzemeli, ne de batı sosyalizminin bir kopyası olmalı. Memleket şartlarının yarattığı ve siyasi rejime en uygun olan bir sosyalizm...
umag.org.tr/tr/ugur-mumcu/1...
Son on yılın iktisadi tablosu karşısında ibretle düşünmeye mahkûm bir kuşağız. Gelecek nesilleri değil, gelecek seçimleri düşünen politikacılarımız bu tablonun ressamlarıdırlar. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” parolası ile liberalizm, en acı örneğini Türkiye'de vermiştir. Amerikan kapitalizmini sosyalizme antitez misali olarak verenler; bünye farklarını tahlil edemeyenler, oluş şartlarını mukayese edemeyenlerdir. Ne kazandırmıştır on yıllık liberalizm memlekete?!.. Kalkınma hızı mı?.. Sosyal adalet mi?.. Çalışma gücü mü?.. İktisadi itibar mı?.. Milli gelirde artma mı?.. Yoksa Ortak Pazar toplantılarında bir geri kalmış ülke ismi mi?.. Son on yılın örneğinden ve sonuçlarından hoşnut olanlar, dünün köşe başı milyonerlerinden başkaları değildir.
umag.org.tr/tr/ugur-mumcu/1...