Mimarlıktan müziğe ve edebiyata, fizikten sosyolojiye, mitolojiden dine, felsefeden bilime varana kadar tüm yapılarda sermaye ve iktidar birikimini devasa boyutlarda yansıtan gelişmeleri tarih diye okuyoruz. Korkunç talan seferleri olarak savaşlar bu uygarlığın zemin katıdır. Bu zemin üzerinde yükselen akıl, gerçeklik anlamında en büyük akılsızlıktır. İdeolojik hegemonyanın bir işlevi de aslında bu akılsızlığı, suç aklını, savaş aklını, hile ve yalan aklını, özcesi sermaye ve iktidar birikim aklını örtbas etmek, tersyüz edip
göstermek, kutsallaştırmak, tanrısallaştırmaktır. Uygarlık tarihiyle iç
içe gelişen tüm analitik düşünce kalıplarını, inanç biçimlerini ve sanatları yakından incelediğimizde, eleştiriye tabi tuttuğumuz bu gerçekleri tespit etmek zor olmayacaktır.
Bir insanı yalan duygularınızla, düşüncelerinizle veyahut kendinizi olmadığınız kişi olarak göstererek de aldatabilirdiniz. İllaki bir bedene ihtiyacınız yoktu.
İçimde biriktirdiğim ne varsa canımı yakıyor artık doldum taşmaktan korkuyorum. içim kan ağlıyor cümlesini iliklerime kadar hissediyorum yaşadıklarım yaşıyor oluşum nefes almak ağır gelmeye başladı iyi değilim, bugünde iyi değilim gözlerimi kapatığım anda karanlık bir oda intihar ipi köşede çığlıklarla ağlayan, sinir krizleri geçiren küçük bir kız çocuğu hayali beliriyor uyuyamıyorum Mesela o kız çocuğunun güldüğü vakit gelecek mi diye bir soru sormuyorum benim kıyıda köşede ufacık bir umudum da kalmadı sadece doldum ve taşmaktan korkuyorum taşıp kendime zarar vermekten fakat annem annem çok üzülür belki de annem için katlanıyorum şu iğrenç, yalan dolu acımasız hayata
baba bana bağırma
bayrak direklerine konan kartalları anlat
uzun uzadıya
nasıl da göremediler avcıları
o keskin gözleriyle vah hah ha
şans yıldızlara özgü bir yalan baba
yıldızlara tükürüp tükürüp onları gezegen yaptınız
savaşan halklar taktınız dünyanın boynuna
Nafile, artık kışkırtamıyor beni düşman.
Geçtim putların ormanından baltalayarak
nede kolay yıkılıyorlardı.
Yeniden vurdum mihenge inandığım şeyleri,
çoğu katkısız çıktı çok şükür.
Ne böylesine pırıl pırıl olmuşluğum vardı,
ne böylesine hür.
İyice yaklaştı bana büyük karanlık.
Dünyayı telaşsız,
Kendi kendine yalan söyleyip yalanını ciddiye alan insan sonunda ne kendinde, ne de çevresinde gerçeği seçemez olur, böylece hem kendisine, hem de başkalarına saygısızlık eder. Saygının olmadığı yerde sevgi de kaybolmaya başlar.
Sayfa 51 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor