Ölümle Hesaplaşma
İhanet çemberi içinde gelişen bir kurgu. Baş karakterimiz Sinan'ın ağzından dinliyoruz olayları. Üniversite mezunu bir adamın ortaokul eğitim kurumunda hademelik yapışının şaşkınlığıyla okumaya başlıyor ve merak içinde çeviriyoruz sayfaları. Sonra öğreniyoruz ki ; 10 yıllık bir hapishane olayı,sonrası dört yıldır hademelik yapıyor. İki yıldır Serpil ile evli. Bu süreçte Sinan'ın bile çözemediği bir kişilik durumu yaşıyordu. Karısı Serpil'i çok seviyordu ama Şeyma'ya aşıktı. Neydi bu ,çift karakterli miydi yoksa karaktersizmiydi?
Ünüversite olayından sonra yıllardır küs olduğu polis memuru ağbisi çıkıp gelmişti. Küskünlük bitmişti çok mutluydu, ama bu mutluluk uzun sürmedi. Bir gün sonrası ağbisinin ölüm haberini almış ve daha yasını bile tutamamışken sorguya alınmış ,bir de üstüne ağbisi ve geçmişi hakkında öğrendikleri onu altüst etmişti. Bir zamanlar farkında olmadan nelere mal olduğunu anlamasıyla Ölümle Hesaplaşma başlamıştı.
Gerçek dostluk,aşk , sevgi ; bunlar gerçeklik maskesi ardında gizlenen yalanlar... Hayat acımasızdı ve her şeye rağmen devam edecekti, etmek zorundaydı
480 syf.
·
Not rated
Katre-i matem matem damlası
Lale devrinde işlenmiş bir cinayet
Bütün olayların biribiri ile bağlantısını çok beğendim yalnız araya giren çok fazla detay vardı
Hörükızı karakterini çok sevdim
Bütün bir ömrü yalanlar ve gizemler üzerine kurulmuş kara Şahin’e sonunda ne oldu bilmek isterdim
Topaç yeyenin kimsesizliğinin dilsiz aşkı ile bütünleşmesine mutlu oldum
Kitabı ben çok sevdim uzun bir hastalık döneminde yavaş yavaş okudum bazen olaylardan ve kişilerden koptuğunu hissettim ama İskender palanın olay örgüsü çok güçlü istesenizde çıkamıyorsunuz satır aralarından
Dili biraz ağır gelebilir ama severek okunacağını düşünüyorum…
416 syf.
7/10 puan verdi
"Yalanlar ve sırlar artmaya başlayınca, bir tanesine daha yer açmak zor olmuyordu."
Aslında kitabın konusu kısaca "güven". İster istemez kime güvenip kime güvenemeyeceğimizi sorgulatıyor bizlere de. Çok heyecanlandığım söylenemez ancak en azından dili akıcıydı.
Kitabın adı ve sunumunu çok dikkate almayarak beklentilerinizi yüksek tutmazsanız okuma sürecinde hayal kırıklığı yaşamayabilirsiniz. "Kara propaganda" anlamında hiç duyulmamış, "mucizevi ya da inanılmaz" fikir, ifade ya da sunuşlar içermiyor kitap... Önemli bir kısmının tekrarlardan oluştuğunu belirtmekte de fayda olabilir.
Ölüye ağlayamayan insanların huzursuzluğu içindeyim. Gülenlere kızıyorum. Halbuki ben yaşamayı severim, delicesine! Öyle şeyler bana vız gelir ki günler boyunca. Düşmanlıklar, iftiralar, yalanlar, ekmek parama göz dikenler, gidip sevgilime beni yerenler, hepsini hepsini sevdiğim günler, saatler vardır. Bütün kinim yirmi dört saat sonra eski zaman havuzları gibi sakindir. Ama bugün yemişlere, çiçeklere bile düşmanım. Karanfil satan adam gülüyor. Ötede simitçi gülüyor. Benden başka hepsi mesut. Topunuzun Allah belasını versin!
22 tane hikayeden oluşan ve “Mahalle Kahvesi” hikayesiyle başlayan , sade bir dille yazılmış, halktan her an her yerde rastlayabileceğiniz yurdum insanlarının olduğu, kulak kabartıp dinlediğinizde günlük olağan konuşmalarına, dertlerine, hüzünlerine, tebessümlerine, umutsuzluklarına tanık olacağınız bir kitapla baş başasınız. Sait Faik yine yaşadıklarını sade bir dille anlatıyor. Ancak hikayeler güzel başlayıp tam sonuca ulaşamıyor. Ben yine de beğendim.
·
Not rated
Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.
Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.
Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.
