Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
*Hayalet* diye biri yoktu,aynalar ve iç sesler vardı. Kendime söylediğim yalanlar ve kabul edemediğim gerçekler vardı.
Sayfa 415Kitabı okudu
dudaklarımdan yalanlar akacak. lakin bunlara birtakım gerçekler de karışabilir. bu gerçekleri arayacak ve dikkate değer yanının olup olmadığına karar verecek olan sizlersiniz. eğer yoksa elbette tamamını çöp sepetine atıp unutacaksınız.
Reklam
Eski uygarlıklar nasıl yıkıldıysa bu yeni uygarlık da geçip gidecek. O uygarlığı inşa etmek elli bin yıl alsa da geçip gidecek. Zaten her şey geçip gider. Geriye sadece kozmik güç ve madde kalır, onlar da ebediyen devam edecek, sonu gelmez bir akış içinde birbiriyle itişip çekişecek o ölümsüz tipleri ortaya çıkarır: rahibi, askeri ve kralı. Çağların bilgeliği, şu bebelerin ağzında nasıl da dile geliyor... Kimisi savaşacak, kimisi yönetecek, kimisi dua edecek; uygar devletin hayranlık veren, eşi benzeri görülmemiş harikalarının, sonu gelmemecesine, tekrar tekrar kanlı iskeletleri üzerinde yükseldiği tüm diğer insanlarsa büyük ıstıraplar içinde sürekli çalışacak.Mağaradaki kitapları yok etsem de aynı şey; kitaplar olsun veya olmasın, içlerindeki eski gerçekler tekrar keşfedilecek, eski yalanlar tekrar devreye girecek, orada yazılan yaşantılar tekrar yaşanıp sonraki kuşaklara aktarılacak. Ne faydası var?"
Dudaklarımdan yalanlar dökülecek, ama bunların arasına karışmış bazı gerçekler de olabilir, bu gerçeği bulup çıkar­ mak ve saklamaya değer bölümü olup olmadığına karar vermek size düşüyor. Saklanmaya değer bir yanı yoksa, tü­ münü çöp sepetine atar, unutup gidersiniz.
Sayfa 7 - İletişim Kitapevi
"Sadece bir rüyaydı, diye tekrarlıyordu içinden. Ama bilim insanları hep rüyaların, insanın uyanık haldeyken yüzleşemediği gerçekler olduğunu söylemez miydi?"
Dudaklarımdan yalanlar dökülecek ama belki onların arasına gerçekler de karışmıştır; bu gerçekleri arayıp bulmak ve herhangi bir bölümünün saklamaya değip değmediğine karar vermek size kalmış.
Reklam
Tek bir kelime söyleyip, ya da biraz ilerleyip, susabilirsiniz. Nasıl olsa gerçeğe ihanet etmeden bir şeyi anlatmanın olanağı yoktur. Daha söylerken, içinizdeki ses ile dış sesinizin ne denli farklı olduğunu hisseder, ve BEN SÖYLEYEMEDIKLERIMIM, dersiniz. Öğrenilen tüm gerçekler, başkalarına söylenen yalanlar sayesinde bulunur.
Sayfa 19 - İletişim yayınlarıKitabı okudu
Julien, "Hayatımda ilk kez oluyor bu." dedi. Sonra bir çocuk gibi kızarak, "Kapıcının yüz ifadesi beni çok korkuttu da..." diye ekledi. Rahip Pirard belli belirsiz gülümseyerek, "İşte dünyanın boş şatafatının sonucu." dedi. 'Belli ki hep güler yüzler görmeye alışmışsınız ama bunlar gerçekte yalanlar üzerine kurulu bir tiyatrodur. Gerçekler serttir, acıdır, mösyö. Zaten bizim buradaki görevimiz de böyle değil mi? Dış dünyanın boş güzelliklerine karşı fazla eğilim göstermek bir zaaftır ve sizin göreviniz, vicdanınızı bu zaaftan korumaya dikkat etmektir."
Sayfa 225 - Kapra YayıncılıkKitabı okudu
"Savaşta yaralandığı için Atatürk'e 'Gazi' ünvanı verildi. Gazi olmak, savaşta yaralanmak anlamına geliyorsa, Atatürk hiçbir savaşta hiçbir yerinden yaralanmadı... Çanakkale Savaşı sırasında göğsüne gelen bir kurşunun saatini parçaladığını kendisi anlatıyor ama bu olayın belgesine rastlanmamıştır.. Kendisi bu olayı şöyle anlatıyor: '... Kalbimin üzerinde cebimde bulunan saat paramparça olmuştu. O gün akşama kadar birliklerin arasında daha hırslı olarak çarpıştım. Yalnız bu şarapnel vücudumda kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı. Aynı gün, beni mutlak ölümden kurtaran ve parçalanan saatimi ordu komutanı Liman von Sanders Paşa'ya hatıra olarak verdim. Kendileri de altın cep saatini bana hediye ettiler..' Atatürk Liman von Sanders'in hediyesi olan saati saklamış -Anıtkabir Müzesi'nde sergileniyor- Liman von Sanders neden saklamamış peki? Hâlbuki askerler savaş hatıralarına meraklı olurlar.. Ortada 'delil' olmadığına göre bi sadece bir 'iddia'dır. Tarih iddialar üzerinden değil, gerçekler üzerinden gider."
Biz dolaylı insanlarız, bizde yalanlar ve gerçekler arabesk motifler gibi iç içe geçer.
Reklam
En azından artık gerçekler ile yaşıyoruz ...!
Ama insanın kendine söylediği yalanların da bir miadı var. Katı olan her şey buharlaşıyor, hayata tutunmak için inanmaya mecbur kaldığımız bütün yalanlar günü gelince açığa çıkıyor. Ve sonra biz ölmüyoruz. Daha kötü bir şey oluyor. Öğrendiklerimizle yaşamaya devam ediyoruz.
vanitas vanitatum sed omnia vanitas (nafilenin nafilesi, her şey nafile)
Ihtiyar başımı sallayıp söyle dedi: "Barut tekrar gelccek. Bunu hicbir sey engelleyemez,Ayni eski hikâye yeniden, yeniden yaşanacak. Sayısı artan insanlar savaşmaya başlayacaklar. Barut sayesinde insanlar milyonlarca insan öldürecek ve çok ileride bir gün yeni bir uygarlık, sadece bu yoldan, ateş ve kan üzerinden evrilecek Peki bunun faydası ne? Eski uygarlıklar nasıl yıkıldiysa bu yeni uygarlik da geçip gidecek. O uygarlğı inșa etmek elli bin yil alsa da geçip gidecek. Zaten her șey geçip gider. Geriye sadece kozmik güç ve madde kalır, onlar da ebediyen devam edecek, sonu gelmez bir akıș içinde birbiriyle itişip çekişecek o ölümsüz tipleri ortaya çıkarır: rahibi, askeri ve kralı. Çağların bilgeliği, șu bebelerin ağzında nasıl da dile geliyor... Kimisi savaşacak, kimisi yönetecek, kimisi dua edecek; uygar devletin hayranlık veren, eşi benzeri görülmemiş harikalarının, sonu gelmemecesine, tekrar tekrar kanlı iskeletleri üzerinde yükseldiği tüm diger insanlarsa büyük istraplar içinde sürekli çalışacak. Mağaradaki kitapları yok etsem de ayni șey; kitaplar olsun veya olmasın, içlerindeki eski gerçekler tekrar keşfedilecek, eski yalanlar tekrar devreye girecek, orada yazılan yaşantılar tekrar yaşanıp sonraki kuşaklara aktarılacak. Ne faydası var?"
Peki bunun faydası ne? Eski uygarlık nasıl yıkıldıysa bu yeni uygarlık da geçip gidecek. O uygarlığı inşa etmek elli bin yıl alsa da geçip gidecek. Zaten her şey geçip gider. Geriye sadece kozmik güç ve madde kalır, onlar da ebediyen devam edecek, sonu gelmez bir akış içinde birbiriyle itişip çekişecek o ölümsüz tipleri ortaya çıkarır: rahibi, askeri ve kralı. Çağların bilgeliği, şu bebelerin ağzında nasıl da dile geliyor... Kimisi savaşacak, kimisi yönetecek, kimisi dua edecek; uygar devletin hayranlık veren, eşi benzeri görülmemiş harikalarının, sonu gelmemecesine, tekrar tekrar kanlı iskeletleri üzerinde yükseldiği tüm diğer insanlarsa büyük ıstıraplar içinde sürekli çalışacak. Mağaradaki kitaplan yok etsem de aynı şey; kitaplar olsun veya olmasın, içlerindeki eski gerçekler tekrar keşfedilecek, eski yalanlar tekrar devreye girecek, orada yazılan yaşantılar tekrar yaşanıp sonraki kuşaklara aktarılacak. Ne faydası var?
Veba
peki bunun faydası ne? Eski uygarlıklar nasıl yıkıldıysa bu yeni uygarlık da geçip gidecek. O uygarlığı inşa etmek elli bin yıl alsa da geçip gidecek. Zaten herşey geçip gider. Geriye sadece kozmik güç ve madde kalır, onlar da edebiyen devam edecek, sonu gelmez bir akış içinde birbiriyle itişip çekişecek o ölümsüz tipleri ortaya çıkarır: rahibi, askeri ve kralı. Çağların bilgeliği, şu bebelerin ağzında nasıl da dile geliyor... Kimisi savaşacak, kimisi yönetecek, kimisi dua edecek; uygar devletin hayranlık veren, eşi benzeri görülmemiş harikalarının, sonu gelmemecesine, tekrar tekrar kanlı iskeletleri üzerinde yükseldiği tüm diğer insanlarsa büyük ıstıraplar içinde sürekli çalışacak. Mağaradaki kitapları yok etsem de aynı şey; kitaplar olsun veya olmasın, içlerindeki eski gerçekler tekrar keşfedilecek, eski yalanlar tekrar devreye girecek, orada yazılan yaşantılar tekrar yaşanıp sonraki kuşaklara aktarılacak. Ne faydası var?
Sayfa 60 - Profesör James Howard SmithKitabı okudu
Dudaklarımdan yalanlar dökülecek, ama bunların arasına karışmış bazı gerçekler de olabilir, bu gerçeği bulup çıkar­mak ve saklamaya değer bölümü olup olmadığına karar vermek size düşüyor.
938 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.