Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.
Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.
Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.
"İçimizde şeytan var… Can kırıkları var. Nefret var, yalanlar var… Bir yanımız bizi çoktan terk etmiş, kaçıyor… Melankoli ve hüsran var… Keşke bazı geceler hiç sabah olmasa."
Bağışlayın çok açık konuşacağım ama sorunlara güzel yalanlar değil acı gerçekler derman olur. Batı ne çürümüş ne de dejenere olmuş değil. Komünist sistem, “çürümüş Batı" ifadesiyle kendi kendini kandırmanın bedelini ağır ödedi. Batı çürümüş değil. Batı güçlü, eğitimli ve teşkilatlı. Okulları bizim okullarımızdan daha iyi ve şehirleri bizimkilerden daha temiz. Batı'da insan hakları seviyesi daha yüksek, fakirlere ve acizlere yönelik sosyal destek daha organize. Batılılar insanlar genelde sorumluluk sahibi ve dakik. Benim yaşadığım tecrübeler bu yönde. Kendilerinin sağladıkları ilerlemenin karanlık yönünü de biliyorum ve bunu gözardı ediyor değilim.
İslam en iyi, hakikat bu, ama bizler en iyiler değiliz. Bu ikisi, genelde birbirine karıştırdığımız farklı şeyler. Batı’dan nefret etmek yerine onunla rekabete girişelim! Kur'an bize tam da bunu emrediyor, öyle değil mi: “İyilikte yarışın....” İnancın ve bilimin yardımıyla ihtiyacımız olan güce ulaşabiliriz. Bunun uzun ve zorlu bir yol olduğu doğru ama bu zorlu bir dağ tırmanışı, Kur'an'ın bahsettiği zirveye tırmanma çabası ve bundan başka bir yol yok
durunuz!
kaç kalibre o bakışlar ah evet bir tanrıda sabah vakitleri!
durunuz!
kaç yerimden vurdunuz!
kaç yerimde artık sorumsuz kuş yaraları var!
sorarım kaç yerimde yerimden ettiniz beni!
kaç yerim şimdi lapa lapa kanar!
saysam sayılmazsınız asırlarla
konsam taşımaz gövdeniz içimi
öpsem çatlar kırılır dudaklarınız
dudaklarınız bir karşı çıkış
Yeryüzünde insan olarak adlandırdıkları şu küçük üçkağıtçı olmak ağır ve aşağılayıcı bir durum; kurnaz, aç gözlü bir solucan bu, sürünüyor, acele acele çoğalıyor ve yalanlar söyleyerek kellesini kurtarıyor..
"Nice mutlu yıllara demeyeceğim, çünkü değişen bir şey yok. Günler aynı, insanlar aynı, yalanlar aynı, dekorlar ve sahneler aynı, kandırılanlar aynı. Ve yine aynı olacak; sahte kahkahalar, sıra dışı böğürmeler..İyi kusmalar."
Bukowski
...savaşı kaybettikleri için alelacele kendilerine kaçış konusunda zaman kazandıracak yalanlar uydurarak, daha iyisini yapmaya çalışıyormuş gibi görünen politikacılar olmasaydı daha iyi olurdu.