Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Son çiçekçi de öldü. Ceketimin cebine koyabileceğim tek bir çiçek bile yok artık.
Yazgının Ölçüsü
Issız adaya bile düşsem özgür ve/veya yalnız değilim; çünkü aklım var.
Sayfa 130Kitabı okudu
Reklam
(…) bence insan sevince kaybetme korkusu sarıyor onu. Çünkü sevmek kalmak demek bence, gitmek değil. Ve ben birini sevecek kadar cesaretli olanlardan değilim. Sevmek cesurların işi. Benim işimse gitmek. Oysa sevenler gitmez. En azından yalnız gitmezler. Oysa ben gitmekten fazlasını yapıyorum. Apaçık kaçıyorum. Geçmişimden kaçıyorum, yalnızlığımdan kaçıyorum, korkularımdan kaçıyorum, acılarımdan kaçıyorum, kaçmaktan bile kaçıyorum ama bir türlü kendimden kaçamıyorum.
METE HAN'IN ÇİN İMPARATORİÇESİNE EVLİLİK TEKLİFİ
Hun hükümdarı Mete Han'a M.Ö. 192'de evlenmesi için Çinli prenses gönderen Çin İmparatoru Huei'nin bu hareketine karşı Mete Han, Çin'de asıl gücü elinde bulunduran Huei'nin annesine evlilik teklifi yapar. Mektup şöyle; Mete Han'ın mektubu; "Ben sazlıklar arasında doğup, sığır ve at topraklarının vahşi bozkırlarında büyütülmüş yalnız bir dul hükümdarım. Çin'e seyahat etmek özlemiyle çok defa sınır bölgesine gelmişimdir. Zatı şahaneleri de yalnız bir yaşam süren dul bir hükümdardır. İkimiz de zevklerden mahrum bir yaşam sürmekte olup kendimizi eğlendirme imkanımız yoktur. Ümidim ikimizin birbirimizde olanları, olmayan eksikliklerimiz için değiş tokuş etmemizdir." İmparatoriçe Lü'nün cevabı; "Yaşım ilerlemiş ve gücüm zayıflamaktadır. Saçlarım ve dişlerim dökülmekte, düzgün ve dengeli bir şekilde dahi yürüyememekteyim. Ch'an-yü herhalde çok abartılmış haberler duymuş olmalı. Ben kendisini bu kadar alçaltmasına layık değilim. Ancak, ülkem hiç bir yanlış yapmadı ve ümidim kendisinin ülkeme zarar vermeden sakınmasıdır." Bu cevap üzerine Mo-tu isteğinden vazgeçmiş ve teşekkürünü iletmek için elçi yollamış. Hani bize barbar diyorlar ya! Şu mektuptaki kibarlığa bakınca, en barbar halimiz bile bugünkü sizin dünyayı savaşa boğan, bitmez tükenmez hırslarınızdan daha incedir!
One man show tarzı oyunlarda başa gelebilecek en kötü şey one man olmaktır, başkalarının karşısında, herkesin karşısında yalnız olmak en kötüsüdür, taraflar arasında eşitlik yoktur. "Terk Edilmiş Her Çocuk Mahvolacaktır" başlıklı gösterimle bir saat boyunca onların ilgisini çekmek, onları şaşırtıp güldürmek zorundaydım. Yaptığım hataları anlatarak onları güldürmeyi başardım, özellikle de onlara hepsinin çevreye zarar vermeden toprakta çözünebilen varlıklar olduğunu söylediğimde... Gösterim bir daha oynanmamak üzere sona erdi. Bir kez daha sahnelenmeyecek. Beni teleforla arayacaklarına söz verip bir kez bile telefonumu çaldırmayanlara şimdi ben de aynısını yapıyorum Ben de onlara kendimi unutturacağım.
Sayfa 136Kitabı okudu
Yalnız kalmak, terk edilmek, unutulmak... Bunların hangisinden daha çok korkuyorum? Belki de unutulmak en kötüsü. Yalnız kaldığımda bir yerlerde birinin beni düşündüğünü hayal ederim hep terk edildiğimde özlendiğimi, o kişinin yaptığından pişman olduğunu hayal edebilirim. Unutulduğumda ise hayal edecek hiçbir şey bulamam. Sanki bu dünyada hiç var olmamışım gibi... En kötüsü de beni unutan kişiye öfkelenmem söz konusu bile olamaz, çünkü o bunu bilerek yapmamıştır ki. Fournier'den haber var mı? Yok. Adı pek duyulmaz oldu. Ölmüş olmasın. Haberimiz olurdu. Emin değilim. Gerçekle yüzleşmem gerekiyor. Artık şunu kabul etme zamanım geldi: Ben unutulmaz değilim. Bundan yetmiş yıl önce bir mağazada unutuldum.
Sayfa 133Kitabı okudu
Reklam
Annemi düşünüyorum, yalnız geçirdiği o uzun yılları... Bitmek bilmeyen kış gecelerini. Fırtınalı gençlik döneminde insan böyle bir şeyin var olabileceğini düşünmüyor bile. Yaş ilerledikçe bunun ne demek olduğunu anlıyoruz.Şimdi ben yalnızlık sözcüğünün ne anlama geldiğini biliyorum. Kedime her geçen gün daha fazla ihtiyaç duyuyorum. Annem hayatının büyük bir kısmını yalnız geçirdi. Önce yaşlı anne babasıyla yaşarken yalnızdı, sonra evlendi, yine yalnız kaldı. İnsanların içki içen doktorun karısına düşmanca davrandığı o şehirde yalnızdı. Pazar günleri futbol maçları üzerine yorum programları yayınlayan radyonun önünde horlayan kocasının yanında yalnızdı.Evde akşamları geç gelen kocasını beklerken yalnızdı,geceleri sarhoşların derin uykusuna dalmış kocasının yanındayken yalnızdı. Oğulları evden ayrılırken yalnızdı, annesi öldüğünde yalnızdı,kızı evlendiğinde yalnızdı. Büyük evinden çıkıp modern, küçük bir apartman dairesine taşındığında yalnızdı. Sessizliği seven biriydi, ama gün geldi üst kattaki çocukların gürültüsünden hoşlanır oldu. Sağır oldum, insanların söylediklerini duyamıyorum. Audica'da kulaklarıma işitme cihazı taktılar.Hâlâ duymuyorum. Normal aslında bu durum, çünkü bana bir şey söyleyen yok.
Sayfa 127Kitabı okudu
Ben anladım seni yorma kendini
Rainer Maria Rilke genç bir şaire mektup yazıyordu: "Diyelim bir tutukevindesiniz de duvarlar dış dünyanın seslerinden hiçbirini içeri koyvermiyor, duygularınız tarafından algılanmasını önlüyor bunların. Böyle bir durumda bile çocukluğunuz, bu harikulade, bu krallara yaraşır zenginlik, bu anımsamaların hazinesi hâlâ sizin içinizde değil midir? Dikkatinizi bu hazineye yöneltiniz. Bu uzak geçmişe gömülmüş heyecanları çekip çıkarınız gün ışığına; böylelikle kişiliğiniz sağlamlaşacak, yalnızlığınız açılıp yayılarak loş bir eve dönüşecek ve başkalarının gürültüsü bu evin uzağından geçip gidecektir...". Müzisyen, yazar ya da ressam değilseniz yalnız geçirdiğiniz zamanı renklendirmek için paranızı sayabilirsiniz. Meteliksizseniz saç tellerinizi sayın...
Sayfa 117Kitabı okudu
Yalnız değilsin Nakata
Bendeniz Nakata, normal bir Nakata değilim, o yüzden de şu an olduğu gibi tükettim ömrümü. Düzeltmek için de artık çok geç. Bunun farkındayım. Yine de, çok kısa bir süreliğine bile olsa normal bir Nakata olabilmek istiyorum. Bendeniz Nakata, dürüst olmam gerekirse, bugüne kadar hiç 'şunu yapmak isterim' demedim. Başkalarının yapmamı söylediği işleri canla başla yapmaya çalıştım sadece. Belki de, tesadüf eseri şekillenen işleri, sanki öyle olması gerekirmiş gibi hiç sorgulamadan yaptım sadece
… Portuga iyice uzandı, yeleğini yastık niyetine ağacın köklerinden birinin üstüne serip konuştu: “Şimdi biraz kestirebiliriz.” “İyi de ben uyumak istemiyorum ki.” “Olsun. Seni başıboş bırakacak değilim, afacansın malum.” Elini göğsüme koyarak beni tutsak etti. Uzun süre ağacın dalları arasından geçip giden bulutları izledik. Beklediğim an
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.