layık olamadım sana, güçlü olamadım:affet.. hep yaparım sandım; her zaman başarırım senden aldığım güçle ama yapamıyorum artık, olmuyor, başaramıyorum başından başladığım hiç birşeyin sonu gelmiyor artık.. yaşıyorum ama ne şekilde, ben de bilmiyorum.amacım yok ki ona ulaşmak için araçlarım olsun.. evime kar yağıyor, sen varken hiç böyle şeyler
yalnızca yalnızım, ötesi berisi yok. korkmuyorum, çoğu kez öldüğümle kalıyorum ama korkmuyorum. seviyorum sevmeselerde, akıllanmıyorum deli deseler de. üzgün değilim bu tekdüzelikte yalnızca yalnızım.
Reklam
GÜLŞİİR Geceyarısı, karanlık bir bozkırda Işıklar içinde akan bir tren kadar yalnızım içinde onca insan, içinde dünya... Soluk soluğa, demirden bir ırmağa mahkum Ve bilmeyen sonsuzluk nedir, Haklı olan kim bu kargaşada? Ateş ve su, yaşam ve ölüm, irin ve şiir Ucu bucağı olmayan bu çığlığın Ortasında nasıl barışılabilir? Anlamak isterim, hangi
Neden ağlıyorsun deme, Deme sen güçlüsün diye. Ben bazen,,hatta sık sık, saçma sapan bir dizi izlerken kafamda topuzum, üstümde pijamam, elimde mendilim, Böğüre böğüre ağlayabilirim. Hatta bunu o kadar sık yaparım ki, hava durumu, haber spikeri araya girdiğinde böldüğü için ana avrat sövebilirim. Sonra ona sövdüm diye bir daha ağlarım. Ağladığım
suffragette
Göçebe kadın,ilerler. Özgürlükler ülkesini arar. “Oraya nasıl ulaşacağım?” diye sorar. Mantığı, cevap verir: “Yalnızca ama yalnızca tek bir yol var.” İşcilik sahilinden iner, acıların sularından geçersin. Başka yolu yok. Kadın, geçmişte tutunduklarını bırakarak feryat eder: “Kimselerin ulaşamadığı bu uzak ülkeye ne diye varayım? Yalnızım. Yapayalnızım…” Mantığı ona der ki: “Sessiz ol. Ne duyuyorsun?” O der ki: “Ayak sesleri duyuyorum. Onlarca, yüzlerce, binlerce kişi, bunu bu şekilde yendi. Onlar, senin izinden gelecek olanların sesi. Önderlik et.
Samuel Beckett- Adlandırılamayan
“Her şey sonunda nasıl da düzeliyor; sabrın sonu selamet demişler, zaman her derdin ilacı bu düzelmenin nedenlerinden biri de dünyayı artık dönmez, zamanı artık geçmez kılan, acıları sona erdiren dönüp duran şu dünya, hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey anlamadan yalnızca beklemeniz gerekiyor, bir şey yapmak bir işe yaramıyor, elinize bir şey geçmiyor, her şey düzeliyor, hiçbir şey düzelmiyor, hiçbir şey asla bitmeyecek, bu ses asla susmayacak, burada yalnızım, ilk ve son kişiyim, kimseye acı çektirmedim, kimsenin acılarına bir son vermedim, kimse gelip benim acılarıma son vermeyecek, hiçbir zaman gitmeyecek onlar, yerimden kımıldamayacağım hiçbir zaman, huzur nedir bilmeyeceğim hiçbir zaman.”
Reklam
Yeni Diyalektik
_Tanrı, ilk ateisttir. Ateistler _Tanrı, ilk masondur. Masonlar _Orospu çocuğu. Marques de Sade _Herkesin tanrısı kendine benzer. Yamyamların tanrısı bir yamyam; savaşçıların tanrısı bir savaşçı; hırsızların tanrısı hırsız; aşıklarınki de aşk tanrısı olacaktır. Ralph Emerson _Trakyalılara göre tanrı, sarışın ve mavi gözlüdür. Öküzlerin elleri
“Çok yalnızım” diyor yüksek sesle ve evin sessizliği, sözcükleri kanı emen pamuk gibi içine çekiyor. Sessizliği bir korunma şekli olarak ortaya çıktı ama geçen yıllarla birlikte bir baskı unsuruna dönüştü; yönettiği değil, onu yöneten bir şey oldu. Artık istese de çıkış yolu bulamıyor. Dört yanı buzdan kapkalın duvarlarla, tabanlarla, tavanlarla
175 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.