Akşamüstüne doğru, kış vakti; Bir hasta odasının penceresinde; Yalnız bende değil yalnızlık hali; Deniz de karanlık, gökyüzü de; Bir acayip, kuşların hâli. Bakma fakirmişim, kimsesizmişim; Akşamüstüne doğru, kış vakti Benim de sevdalar geçti başımdan. Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış; Zamanla anlıyor insan dünyayı. Ölürüz diye mi üzülüyoruz? Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada Kötülükten gayrı? Orhan Veli Kanık
Çok yalnızlık midemi bulandırıyor artık. Ağız dolusu kusacağım bencilliğinizi. Yeter… Verin bana beni, alın gidin kendinizi… Şimdi Sakinleşme vakti… Boncuk boncuk ter döksem Yüreğimin gamı ve dahi kederi Uçar gider mi? 🕊️ …
Reklam
Kör
Neyi özlediğim belli, nereyi özlediğim meçhul Issız denizde sarsak bir sandal gibi Kendi içimde kürekler çektim Davrulup gitti bütün şehirlerim Belki de ben yırttım alnımdaki o haritayı Yalnızlık bana mahsus, ama anladım ki Yok bir bekleyenim, sevenim Adı sanı ucu bucağı kendinden menkul Ey en derin rüyaların uyanma vakti Göreceksem, önce güneşe alıştır beni...
Ahmet Erhan
Ahmet Erhan
Jane Birkin
Günlüklerini tekrar okuduğun zaman “hep aynı insan, hep aynı şikâyetler” diyordun, neydi bu şikâyetler, hep yalnızlık mı? Tam bilemiyorum… Çocukken “ben” demekte çok zorlanıyordum. Hep “siz” diyordum. Annem, “niçin ‘ben’ demiyorsun” diyerek beni azarlıyordu. Ya siz diyordum, ya da “gidiliyor”, “geliniyor”, “hissediliyor” gibi belirsiz özne kullanıyordum. İnsan yatılı okulda, herkes uyurken kendini çok yalnız, zavallı hissediyor. Uykusuzluktan yorgun düşsem de daha büyük kızlarla etüde kalıyordum ve kendimi ölü bir çantaya benzetiyordum. Tekrar okuduğumda, bana çok melodramatik geldi. Öyle yazmışım, “ölü çanta”. Ve o günlerdeki bütün günlükler, hüzünlüyken yazılmıştı. Dolayısıyla, insanın kendisiyle ilgili iyi bir intiba uyandırmıyor. İnsan neşeliyken, yazmaya vakti olmuyor. Dolayısıyla sadece acıklı, sefil düşünceler, hisler, intibalar…
Geri153
534 öğeden 531 ile 534 arasındakiler gösteriliyor.