••• Hoşgörürlük, gözü ayıpları görmekten körleştirir. Öfkeli bakışlar her kötülüğü açıkça görür. (Bir şeyi seven, ona karşı kör ve sağır olur, yani sevilenlerin eksik tarafı görülmez ve işitilmez. Sevgisini kaybeden hemen kusur görmeye başlar.)
"Evet ama bu süre zarfında o bilimsel değerleri olabilecek en rezilce ve kabul edilmez maskaralıklarla süslemek zorunda kaldınız. Bu işi yarı din yarı palavra haline soktunuz. Sonuç olarak da bir rahipler hiyerarşisi ve karmaşık, anlamsız bir dizi ayin yarattınız." Hardin'ın kaşları çatılmıştı. "Ne olmuş yani? Bunun şimdiki
Sayfa 116
Reklam
Çapkınlık, Peygamberlere yasak değildir!
Kutsal ve Tanrı tarafından desteklenen bir kişi nasıl olur da ‘fâhişe’ kadınlarla düşüp kalkar!” diyeceksiniz. Kutsal kitap, kutsal saydığı kişilerin bu tür ilişkilerinde sakınca görmüyor. “Fâhişe”, yani bedenini satan ya da keyif için kim önüne çıkarsa, kimi dilerse onunla yatan kadın bile olsa, “kutsal” kişiler için sakıncasızdır.
Biliyor musunuz, dünyada üç tip alçak vardır: Aptal alçaklar, yani alçaklıklarının en yüksek soyluluk olduğuna inanmış alçaklar, utanma duyan alçaklar, yani kendi alçaklıklarından utanan ama mutlaka niyet edince yine başladıkları alçaklığı tamamlayan alçakları, en son bayağı alçaklar, su katılmamış alçaklar.
Atatürk’ün meclisi sadece iki defa tehdit ettiği söylenir: Birincisi, Büyük Taarruz’dan evvel başkumandanlık görüşmeleri sürerken. Bu tehdidi de şu sözlerden ibarettir: “Orduyu başsız bırakmadım, bırakmıyorum, bırakmayacağım.” O zaman ülkenin içinde bulunduğu nazik durum ve meclisin takındığı tutum düşünülürse bu ifadeyi mazur görmek kolaydır. Diğeri de hilâfetin saltanattan ayrılması tartışmaları sürerken söylediği: “Bu iş olacaktır. Ama bu arada bazı kafalar da kopabilir” sözleridir. Bu, aslında dinsel anlamda dogmatik (yani dinin kuralları gereği) ve tarihsel kökleri olmayan bir birliktelik hakkında ülkenin kritik günlerinde yapılan sonu gelmeyen bilgisiz ve akılsız tartışmalar karşısındaki isyanını dile getirir.
Şirketlerin kazançlarını etkileyen birçok önemli değişiklik aslında rastgele gelişir,yani önceden tahmin edilemez.
Reklam
"Varsaymak zaman gerçekten değiştirir mi?" diye sordum. "Şey, hayır," dedi Dibs. "iki türlü varsaymak vardır." "Nasıl yani?" "Varsaymanın sorun olmadığı, varsayımlar," dedi. "Ve tamamen saçma olan varsayımlar." Ayağa kalkıp yanıma geldi. "Ve bazen ikisi birbirine o kadar karışır ki, hangisinin hangisi olduğunu oldugunu bilemezsin,"
Sayfa 149
Yolumun yoldaşı, Ruhumun öz eşi derken, sapladın bir kör bıçak
… Yeni moda aşklar böyle mi, hadi sıradaki yani öyle mi Bu kadar mı değişmiş dünya, ben sevmem o zaman Fırlatırım dünyanın suratına bütün zevklerimi Satmam ruhumu, bir daha da kalbimi yormam o zaman …
Sayfa 94 - Metis YayınlarıKitabı okuyor
Yaşamın bir soytarı yanı var, tıpkı kralı mutlu etmeye çalışan soytarısı gibi.
Sayfa 39 - PDFKitabı okuyor
tüm evren, bir mikrokozmusun, yani insanın içindedir; buna karşılık, göklerdeki yıldızlarla dolu düzen bir Büyük İnsan ya da Kozmik İnsan'dır. Bu tür iliş- kinin bir örneği bir atomun güneş sistemiyle karşılaştırılmasında görülebilir. Atom makrokozmik güneş sisteminin mikrokozmosudur. Aynı düşünceyi İngiliz metafizik şairleri "benzerlik ilkeleri" olarak isim- lendirmişlerdir. Bu yaklaşımdaki önemli nokta, daha büyük bütünün içindeki döngüleri ve düzenleri (planetler) inceleyerek insanın içindeki döngüleri ve düzenleri öğrenebileceğimizdir.
Reklam
İnsan bilgi kapasitesini artırdıkça, durmadan yeni şeyler öğrendikçe, yani hafızasını etkili kullandıkça insanın DNA'sı da değişir.
[••“Önce insan... Yani, kim olduğunu bilen, dünya içindeki yerini tayin eden, mazinin büyük ve ağır mirasını taşıyacak ehliyette şuurlu insanlara ihtiyacımız var. Bir odadan ötekine geçer gibi, bir ideolojiden ötekine atlamak çocukça bir oyundur. Dikkati zarfa değil mazrufa çevirmeliyiz.”••]
Sayfa 482 - İletişim Yayınları
Sistemleşmiş, şahane bir felsefi düşünce.
Bir varlık nedir?.. Bir takım yönelimlerin toplamı... Ben bir yönelimden başka bir şey olabilir miyim? Hayır, bende bir sona doğru yol alıyorum. Ya türler?.. Türler de kendilerine özgü ortak bir sonuç olan yönelimlerden başka bir şey değillerdir? Ya hayat?.. Birbiri ardınca gelen etkiler ve tepkiler.. Yaşarken bütün kütlemle etkilenip tepkiler veriyorum... Öldüğümde de moleküllerimle etkilenip tepkiler vereceğim... Yani hiç ölmeyecek miyim? Hayır, şüphesiz ki bu anlamda ne ben ölüyorum, ne de herhangi bir şey... Doğmak, yaşamak ve ölmek, şekil değiştirmekten başka bir şey değildir... Her şeyin başlangıcı olan canlı ve duyarlı moleküle varıncaya kadar doğa da acı çekmeyen ve zevk almayan hiç bir şey yoktur.
Ceza çekmenin insanı arındırıp temizleyen bir yanı vardı.
Vücudu hemen tepki verdi. Teni ateş gibi yanıyor, gözlerine inanamıyordu. Emin olmak için zinciri çıka- rıp kapıyı açtı ve Clay'in kapıda duran muhteşem gö- rüntüsünü beynine kazıdı. Clay kravatını gevşetmiş, gömleğinin yaka düğmesini açıyordu. Julia, onun boynuna sarılmak, dudaklarına yapış- mak ve onu gördüğüne ne kadar sevindiğini
Sayfa 275
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.