Yanık kalp ile serde yaşamak ne çetindir,
Katlanarak bin derse yaşamak ne çetindir
Bağrımda gamlı yürek başımda Mecnun akıl
Olmadığın yerlerde, yaşamak ne çetindir!
Ne zaman bir Neşet Ertaş türküsüne denk gelsem ürperiyorum. O seste, o tınıda, o bazen dört beş dakikayı bulan saz girişinde bir yürek yangınıyla karşılaşıyor ya insan, olduğu yerde kalakalıyor öyle. Çok garip bir his. Hani gönül gözü diye bir tabir vardır, Neşet Ertaş türkülerinde aynı zamanda gönül kulağı diye bir eşsiz nimetin de farkına varıyor insan. Bağrı yanık ve ciğerden, yürekten gelen o ses bir çift kanada dönüşüyor hemen. Uçuyorsun ama yerde. Gökte uçmak kolay, zor olan yerde uçmak. Özellikle bu çağda. Sahi "Bize rahmet yerden yağar" mı demişti Hazreti Yunus?
Sabrın çalkalanıp taştığı sulardadır
Çığlıklarla parçalanmış uykularda
Buruşturulup atılmış aşklarda
Ve çalınmış mutluluklardadır
Ses ile yürek
Büyük rüzgarların o yanık şarkısı
Hala yükselir içimizden dağılır
Coşkunun doruklarında sürer yankısı
Yüzüne hasret kaldığım evim der
Yürürler
Yürürler perişan
Görenin yüreği ağzına gelir
Yürek dayanmaz parçalanır
Yürürler tirtir
Yürürler sapsarı
Süzülmüş
Bir deri bir kemik
Yeni çıkmış civcivler gibi şaşkın kör
Bereketli toprağın sıcaklığı bedenlerinde
"Çukurova yana yana ördolur
Her sineği bir alıcı kurdolur" der
Yürürler
Sanki her biri bir yanık türküdür
Susmuş
Goethe 74 yaşındayken, 19’unda bir genç kızı Ulrike’yi sever. ağzından yazdığı, şimdiki ruh halini şaşırtıcı bir biçimde ifade eden aşağıdaki dizeleri koyar.
Bu şiir reddedilmesi üzerine duyduğu üzüntüyü yansıtır. Goethe şiiri 5 eylül 1823 yılında Cheb'ten Weimar'a giderken yazmaya başlar, 12 eylül'de yolculuğunun bitmesiyle
Bir kızın kocaman gözlerinde gördüm
bulutların dağlara sessizce çöküşünü
Çocuksu susuşları gördüm, kırılan sevinci
ve kalbimi puslu yamaçlardaki pusulara saldım
çobanlar çoktan inmişlerdi ovaya
bense yapayalnız bir ağaçtım doruklarda
Harelenen sularda bir yanık kokusu
ve uzun boyunlu bir kızın gülümseyişi
Işık zamana bağlı zamansa onun
kocaman
Kelebekler de uçuşmuştu Allah var
Yanık yürek kokuyor artık
Hangi hikayede kaybolduysan
Kalemimin ucunu değdirmeden
Islandığın yağmurların karasına
Bulana dek yazarım ama
Hançerin ayraç olacak
Affedilmiş ve unutulmuş
Sayfaların arasına …
"Kelebekler de uçuşmuştu Allah var Yanık yürek kokuyor artık Hangi hikayede kaybolduysan 'Kalemimin ucunu değdirmeden Islandığın yağmurların karasına Bulana dek yazarım ama..
İşte o kızın anası başucuna oturmuş kızın
Ağıt söylüyordu
Bu ağıt ne işe yarar mı diyorsunuz
Ben ne bileyim, ben yedi tûla sahibi miyim
Ben alleme miyim, ben büyücü, ben kahin miyim
Onun bunun gibi bir vatandaşım
Çok merak ediyorsanız gidin ona sorun
Kızının başucuna oturmuş sallanarak ağıt söylüyor
Dünden beri de ağzına bir lokma koymadı
Sesi de yanık mı yanık
Yürek koymuyor insanda
Ben böylesi seslere dayanamam,
Yüreğim götürmez
Sahiden çok merak ediyorsanız gidin siz kendisine sorun
Sahiden ne işe yarıyor şu ağıt
Allahaşkına gidin sorun
O kızın gözleri
İşte o kadar
Anasının gözleri
İşte o kadar
Gözleri daha çoğaltırım sandınız
Beyler, paşalar, nah, aldandınız
Beyler, ağalar
Marlin Monronun gözleri tamam
İşte o kadar