Yanılmazlık doktrini, 19.yy. boyunca Princeton Teoloji Okulu (Princeton Theological Seminary)'nda geliştirilmiştir. Yüzyılın ba­şında Archibald Alexander, ortodoks Kalvinizm'ini savunurken Kitab-ı Mukaddes'in otoritesinin önemine vurgu yapmış ve Kut­sal Kitap'da yazan herşeyin bilimsel doğruluğunda ısrar etmiştir. Alexander'dan sonra öğrencisi Charles Hodge, Bacon'ın bilimsel sistemini ve İskoç sağduyu realizmini (Scottish Common Sense Realism) kutsal metin çalışmalarına uygulamıştır. Buna göre kutsal metindeki sözlerin arkasındaki anlamların araştırılması doğru bulunmazken, kelimelerin hakikati açıkladığı ve anlamla­rın değişmez olduğu savunulmuştur. Hodge'nin yazdığı Siste­matik Teoloji (Systematic Teology) adlı üç ciltlik eser, 1870'lerin başında yanılmazlık öğretisine somut şeklini vermiştir. Hodge'nin ardından 1878'de yerine geçen oğlu Archibald Alexander Hodge, yardımcısı Benjamin B. Warfıeld ile çalışmala­ra devam etmiştir. Metnin kritik okunumuna karşı ortodoksiyi savunan Hodge, İncil'in yanılmazlığını ispat için yine İncil'e yö­nelmiş, "Eğer İncil vahyedildiğini söylüyorsa bunu kabul etmek gerekir, çünkü vahyedilmiştir" öncülüyle hareket etmiştir. Daha sonra bayrağı eline alan J. Gresham Machen, Kitab-ı Mukaddes'­in yanılmazlığını savunan çalışmalar yapmış ve nihayet Philadel­phia'da fundamentalist bir okul olan Westminster Teoloji Okulu (Westminster Theological Seminaıy)'nu kurmak üzere eski gru­bundan ayrılmıştır.
Bütün bir çevrenin böylesine pompaladığı yanılmazlık ilkesine en sonunda kendisi de içten inanmıştır. (Abdülhamid)
Sayfa 333
Reklam
Sonunda şunu kendisine itiraf etmek zorundaydı ki, yanılmazlık da yanılabilir. Her türlü inançta aldanma payı vardır; bir yasa konuştuğunda son söz söylenmemiş olabilir; toplum kusursuz değildir; otorite dalgalanmalarla, kararsızlıklarla, sarsılmaz olan da çatırtılarla dolu olabilir; yargıçlar da insandır. Yasalar da yanılabilir; mahkemeler de aldanabilir! Gökyüzünün billur gibi mavisinde çatlak görmek gibi bir şeydir bu.
Sayfa 558Kitabı okudu
“Bir adamın vicdanının doğruyu yanlıştan ayıramadığını düşünüyorsan onun gibi başkalarının da olabileceğini kabul ediyorsun demektir. Bu kabul de vicdanın yargısındaki yanılmazlık doktrininin tamamını yerle bir etmeye yeter.”
Sayfa 41 - Koridor YayıncılıkKitabı okudu
Ekber için verilen Yanılmazlık Fetvası'nda, "Hindistan'ın artık herkesin sı­ğınabileceği güvenli bir yer haline geldiği" belirtilmiş, "hüküm­ dara itaatin Allah'a itaat ve ona isyanın Allah'a isyan anlamına geldiği" vurgulanmıştı. "Mahzar", esas itibariyle Şîâdaki "ma­sum İmâm" anlayışına dayanırdı.
Onu öldürdün, Doğru, ama ilk suçlu sensin, sen benim yaşamımı mahvetmeseydin onun yaşaması için kendi canımı verirdim, Seni sınamak istemiştim Sen kimsin ki kendi yarattıklarını sınıyorsun, Ben her şeyin egemen sahibiyim, Bütün varlıkların da diyebilirsin, ama ne benim ne de özgürlüğümün sahibisin, Öldürme özgürlüğünün mü, Tıpkı Habil'i öldürmemi önleyebilecekken öldürmeme izin vermekte senin de özgür olduğun gibi, bütün diğer tanrılarda olduğu gibi sende de olan o yanılmazlık gururunu bir an terk etmen yeterli olurdu, bir an için gerçekten bağışlayıcı olman, alçakgönüllülük gösterip benim sunduğumu kabul etmen yeterli olurdu, çünkü onu reddetmemeliydin, tanrıların, ve tüm diğerleri gibi senin de, yarattığınızı söyledikleriniz karsisinda gorevleriniz var Cok isyankar konusuyorsun(...) Onu sen öldürdün, Evet, doğru, infaz eden kol bendim, ama hükmü sen verdin
Reklam
224 öğeden 181 ile 190 arasındakiler gösteriliyor.