“Bugüne kadarki tüm toplumların tarihi, sınıf mücadeleleri tarihidir.”
Karl Marx’ın Londra’da sürgün yıllarında yazmaya başladığı Fransız Üçlemesi, “Fransa’da Sınıf Mücadeleleri 1848-1850”, “Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’i” ve “Fransa’da İç Savaş” olmak üzere üç kitaptan oluşuyor. İncelemem bu üç kitabı kapsıyor ve her birinde önemli gördüğüm noktalara değinmeden geçemedim, dolayısıyla uzun bir inceleme
Gökhan Özcan'nın pazartesi perşembe köşe yazılarını bu gönderinin altında paylaşmayı düşünüyorum inşallah, bugünden başlayalım.
Nefs sözünü sinsice söyler!
Hayata, başka insanlara karşı bir şeyler söylerken, freni boşa almak adetimiz oldu. Buna karşılık, kendimize bakışımızda ayağımız hep fren pedalında. Kendimize kıyamıyoruz hiç,
Atatürk hatasız bir insan değildi. Onu büyük yapan, gördüğü hatalarından derhal geri dönmeyi, hatalı uygulamalardan hemen vazgeçmeyi kabul etmesi olmuştur. Yanılmaz fikirlere, mutlak uyulması gereken kitaplara inancı yoktu. Her ne nedenle olursa olsun yanılmazlık iddia edenlerin yalancılar ve şarlatanlar olduklarını iyi biliyordu. Ulusunun her bireyinin her düşünceyi tartarak, inceleyerek, sınayacak tartışmasını, her bireyin kendi özgün düşünceleri olmasını istiyordu. Demokrasinin kullar arasında değil, düşünen, bilgili insanlar arasında bir anlamı olduğunu dünyada en iyi kavramış liderdi. Yaptığı her şey ulusunu özgür kılmak içindi.
Atatürk hatasız bir insan değildi. Onu büyük yapan, gördüğü hatalarından derhal geri dönmeyi, hatalı uygulamalardan hemen vazgeçmeyi kabul etmesi olmuştur. Yanılmaz fikirlere, mutlak uyulması gereken kitaplara inancı yoktu. Her ne nedenle olursa olsun yanılmazlık iddia edenlerin yalancılar ve şarlatanlar olduklarını iyi biliyordu. Ulusunun her
Dini, tekliften tehdide, hitaptan ithama çeviren çarpık bir bilinç kendini gizleme ihtiyacı duymaksızın uluorta "Tekfiir!" diye bağırıyor. Modern tekfir, samimiyet ve hakikati sadece kendi tekelinde gören, kendisine ve hizbine mutlak bir yanılmazlık atfeden, başkalarının kalbini yarıp da içine bakmışçasına onlarda riyakarlık teşhis eden kibir fedailerinin mesleğidir. Atanamamış generaller. Ülkenin, insanın ve dinin sınırlarını kendi nefislerine göre eğip bükenler. Kendisine benzemeyeni yolun ve hayatın dışına iterek ilerleyen hakikat sömürgecileri. Kenara ittikleri arasında, yüreğinde filizlenen imana bir mucize görmüş gibi bakıp da onu tarif edemeyen gençler var. Cinsiyetinden, insanlıklarından, Müslümanlıklarından tereddüde düşürdükleri kadınlar var. Bir vehimler ormanında yolunu kaybetmiş, düşe kalka, yitirdiği hakikati arayan adamlar var.