Hayatımda kaç doğru, kaç yanlış var, hangisini seçmem gerektiğini bilememek nasıl bir duygudur? Kendimi içsel bir labirentin ortasında, yönsüz ve kaybolmuş hissediyorum. Her adımımda bir soru, her dönemeçte bir yanılgı karşılıyor beni. Emin olma duygusu, ulaşılmaz bir hedef gibi görünüyor. Bu aralar dağılmış ve yorgunum, modern dünyanın karmaşası içinde bir varlık olarak önümü göremiyorum.
Belki düzen lazım bana, belki de bu düzensizliği kucaklayıp onunla yaşamayı öğrenmem gerekiyor. İçimdeki bu karmaşaya bir anlam bulmak, her şeyin ötesinde bakış açımı değiştirmekle mümkün olabilir mi? İnsanın en büyük yükü olan seçim yapma zorunluluğu, belki de bir yanılsamadır. Yine de, bu belirsizlik içinde doğruyu bulmak, huzura giden yol olabilir mi?
Her birimiz, kendi varoluşsal labirentimizde kaybolmuş birer ruhuz. Bu karmaşa içinde yönümüzü bulmak, belki de dünyaya farklı bir gözle bakmaktan geçiyor. Ancak bu değişim gerçekten huzuru getirecek mi, yoksa sadece yeni bir yanılsama mı yaratacak? İşte asıl mesele burada düğümleniyor.