Bilim her şeyin cevabı değil. Öğrenciyken “doğalcı safsata”nın ne olduğunu öğrenmiştim ve biliminsanlarının çalışmalarıyla neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösterebileceklerini düşünmesinin kibrin doruğu olduğunu.
"Eğer benim sadece yalan söylediğim doğruysa, doğru bir şey söylersem sadece yalan söylediğim yanlış olur. Eğer bu cümle doğruysa kendisiyle çelişiyor demektir."
Bazen hayatta kararlar alabilmek için bir işaret bir ipucu bekleriz. Bizi doğru yaptığımıza ikna edecek, emin adımlarla yürüdüğümüze inandıracak kısacası yanlış yapmamak için gerçeği bilme isteği uyandıracak bir ipucu. Bu kimi zaman bir his, bir bakış veyahut bir sözle anlaşılır belki fakat şu da var ki gerçekler için doğru ve yanlış seçimler yaparken bazı duyguları yitirir bazı davranışlardan vazgeçer oluruz. Bizi biz yapan özellikleri kaybedebilir bazen kendimize yabancılaşırız. İnsanoğlu hataya meyillidir derler fakat hiç aynı kalamayacağımızdan bahsetmezler. Hatalar yapılır fakat düzeltilebildiği ölçüde hata hatadır. İnsan gün sonunda kendiyle baş başadır. Bu hep böyledir. Bu nedenle kendimize verdiğimiz hesaplar, bizi insan yapan değerler vardır. Bu değerleri yitirirsek yaşamanın da bir anlamı kalmaz neticede.
Baştan başa insancıl bir Hristiyanlık anlatısıyla örülü, gizem ve korku öğelerinin öyküyü sürüklediği ve aynı zamanda belki de edebiyat tarihindeki en sağlam ve hayranlık uyandırıcı karakterlerden birini, Jane Eyre'i bize tanıtmış olan harika bir roman.
Evet, evet tesadüf öğeleri günümüz anlayışımıza göre dalga geçilecek kadar yapay. Zaten