Çanakkale Savaşı, tüyler diken diken...
Doktorlar cepheden taşınan onca yaralıya yetecek ağrı kesiciyi bulmakta zorlanıyorlardı. Ellerindeki ağrı kesicilerin tüm yaralı askerlerimize yetemeyeceği kanaatine vardıklarında, ameliyat edilirse yaşama şansı yüksek olan yaralıya morfin yapma kararını alırlar. Ameliyathane olarak kullanılan çadırın önüne bir masa konulmuş, cepheden gelen her yaralı önce bu masaya yatırılmakta ve nöbetçi doktor tarafından ameliyata alınıp alınmayacağına yani morfin yapılıp yapılmayacağına karar verilmektedir. Doktor duygusal bir karar vermemek için yaralıların yüzüne bakmamakta, iyileşme şansı yüksek olan yaralıya ağrı kesici yaptığında ise, şırıngayı tekrar doldurarak masaya konan yaralı askerlerin acı dolu sesleri arasında görevine devam etmektedir.. "Bunu kaldırın"... "Bunu kaldırın..." "Bana morfini verin!" "Bunu kaldırın..." O an yaralı askerden inilti halinde bir ses işitilir: "Baba!." Herkesin gözü doktora çevrilir... Acılar içinde kıvranan asker, öz oğludur doktorun... "Baba!.." Oğluyla göz göze gelen doktor, sedyecilere dönerek şunu söyler: "Bu benim oğlum... Lütfen gölge bir yere kaldırın" Doktorun, önünde yatan yaralı askerin oğlu olduğunu öğrendiğinde istediği tek ayrıcalık, gölge bir yer, sadece gölge bir yerdir.
:):):) CV diye buna derim ben:)
KİŞİSEL BİLGİLER Burayı geç! EĞİTİM Lise: Saint Joseph Fransız Lisesi (Lise 1), Robert Koleji (Lise 2), Galatasaray Lisesi ( Lise 3, ilk dönem.) İkinci dönemi “Biz sana layık değiliz,” diyerek okutmadılar ve beni dahiliğimden dolayı erkenden mezun ettiler. Üniversite: Harvard Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik, Oxford Üniversitesi
Reklam
Genç işadamı, işleri ters gitmeye başladığında çok bocalar.Çekleri karşılıksızdır,ortakları güvensizlik içindedir,ödemeler yapılamıyordur, çözüm yolları tükenmiştir ve artık iflasın kapısına gelip dayanılmıştır.Kendini çaresiz ve yenilmiş hisseden adam, parkta dalgın bir halde tek başına otururken durumunu fark eden yaşlı bir adam yaklaşır
Sayfa 207Kitabı okudu
"Lütfen," diye yalvararak kafesi salladım. "Bunu lütfen yapma..."
Sayfa 268Kitabı okudu
Yapma Lütfen.!
Eğer istediğim şeyi yapıyorsam, o zaman nasıl oluyor da bunu yapmak canımı acıtıyor?
Sayfa 196 - DestekKitabı okudu
Mare'nin Düşüşü
Gözlerinin parlamasından, dikkatini çektiğimi görebiliyorum. "Yapma," diye itiraz etti zayıf bir sesle ve bir eliyle benimkini tuttu. Gözlerinde korku vardı, şimdiye kadar hiç görmediğim bir korku. "Bir keresinde bize inandığını söylemiştin. Özgürlüğe. Eşit olduğumuza. Tek bir sözünle bunu gerçek yapabilirsin. Bir savaş
Sayfa 333 - PegasusKitabı okudu
Reklam
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
Rüyalar uyanıkken bastırdıklarını ortaya çıkarır. Rüya seni bilincine geri döndürür. Rüya görmek bir lisandır, bilinçaltının lisanı ve sana der ki, "Lütfen bana bunu yapma. Dayanması imkansız bir şey bu. Bu saçmalığı kes. Doğallığımı öldürüyorsun. Bana izin ver, içimdeki potansiyelin gerçeğe dönüşmesine izin ver."
Sayfa 215Kitabı okudu
Beni bazen denemek istediğini yazmışsın, bu sadece şaka değil mi? Lütfen yapma bunu. Birini tanımak için çok çaba sarf etmek gerek ama tanımamışsan hiç çaba sarf etmemişsin demektir.
"Çocuğum, lütfen bunu yapma. Benim için kendini feda etme. Ben yaşlı bir adamım. Eninde sonunda öleceğim. Bırak Çirkin beni öldürsün! Seninse önünde uzun bir ömür var. Bunu boşa harcama!" diye kızını ikna etmeye çalıştı.
156 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.