– Dostlarım adil olalım! Böyle bir imparatorun imparatorluğu olmak bir halk için ne görkemli bir yazgıdır, hele bu halk Fransız halkıysa ve dehasını bu adamın dehasına katıyorsa! …hükmetmek, ilerleyip zafer kazanmak, her hamlede bir başkenti ele geçirmek, humbaracılardan krallar yapmak, hanedanların çöküşüne karar vermek, hızlı ve kararlı adımlarla Avrupa’yı dönüştürmek, tehdit ettiğinizde elinizin altında Tanrı’nın kılıcını hissetmek …Fransız imparatorluğunu Roma imparatorluğuna benzetmek …Avrupa’da şanın gücüyle yaldızlanmış bir halk olmak …dünyayı hem güçle hem de göz kamaşmasıyla iki kez fethetmek, bunlar kadar yüce ve görkemli bir şey olabilir mi?
– Özgür olmak, dedi Combeferre.
Bugün günümüzdeki insanların büyük bir problemden bahsedeceğim. Ben insanların maalesef bu durum yüzünden kendi potansiyellerini tam olarak kullanamadığını düşünüyorum.
Öncelikle çevrenizde sürekli ben şunu yaşadım, ben bunların üstesinden geldim vs diyen insanları bir hayatınızdan silin süpürün. Bu insanlar acıdan beslenir ve zamanla size de o
En azından, herkesin yaptığını yapmak gelmeliydi içimden. Belki de bütün bunları istiyordum, harekete geçemiyordum. Üstüm başım dağınık, sokaklarda sürükleniyordum. Söze nereden başlanacağını bilemiyordum herhalde.
Hikâye edilir ki İbrâhim b. Edhem (rh), bir köle satın aldı. Ona:
“-Ne yersin?” dedi. O da:
“-Bana ne yedirirsen (onu yerim)” dedi. Tekrar ona:
“-Ne iş yaparsın?” dedi. O da:
“Beni ne işte kullanırsan (onu yaparım)” cevabını verdi. Yine:
“Hangi şeyi yapmak istersin?” diye sorunca, kölenin cevabı şu oldu:
“Efendisinin isteği yanında kölenin isteği nerede kalır! Sonra İbrâhim b. Edhem kendi nefsine dedi ki:
“Ey miskin! Şu kölenin sana şöylece teslim olduğu gibi, sen ömründe bir saat bile Allah’a teslim olmadın.” İsmail Hakkı Bursevî
"Bunlar kolay formüllerdir. Mustafa her formülün nereden geldiğini araştırmadan içi rahat edenlerden değildi. Batılı olmak mümkün müydü? Bilimde bile bir gelenek söz konusuydu. Bugün Batı'nın ulaşmış olduğu bilim seviyesine hayran olmak, onların birçok şeyi bize oranla daha kolay çözdüğünü görerek bu bakımdan hayranlık duymak 'ithal malı bilim' yapmak için yeterli bir sebep değildi. Ve birdenbire, hayranlıkla gelenek yaratılamazdı. Doğu'ya da hayran olunabilirdi: Mustafa İnan'ın hayran olduğu Ömer Hayyam, aslında bir matematikçiydi. Gelenek, hayranlıkla filan başlatılamazdı; gelenek, sabırla küçük halkaları birbirine ekleyerek yaratılabilirdi.Bu gelenek varmış gibi, hemen bilimsel dünyanın ayrıntılı derinliklerinde kaybolmakla sonuçlanan araştırmalara girişmek için vakit erkendi.
“Onlara göre siyaset bir tür oyundur. Biri diğerini atlatır, diğeri bir başkasını sıkıştırır böylece herkes siyaset konuşur ama ortada bir siyaset yoktur. Herkes ekonomi konuşur ama çiftçiler ve işçiler tamamen iflas etmiştir. Bu şartlar altında bir kişi, örneğin ben, bilgi ve karakteri siyasetin temeli yapmak istersem bana sahtekâr derler! Eğer beni sahtekârlıkla suçlamazlarsa o zaman kendilerinin hatalı olduğunu kabul etmek zorunda kalırlar. Kendi hatalarını kabul etmek aslında bir tür yapıcı eleştiridir ama bunu anlayan hiç kimse yok!”
Birkaç yıl önce, geçmişe doğru yaptığım zaman yolculuğunun birinde Maria adında genç bir kadınla tanıştım ve ona âşık oldum. O da benim gibi bir zaman yolcusuydu. Zamanlar arasında dolaşarak güzelliğiyle, zekasıyla, parıltısıyla her dönemin sanatçılarına ilham verebilecek özel bir kadındı. Şimdi bulunduğum zamandan, geçmişte çizilmiş en güzel
“Aşırı açıklama yapmak temkinli davranmak zorunda kalmaktan yahut gençlikte aşırı tepki veren insanlarla uğraşmaktan kaynaklı bir travma tepkisidir. Bir şeyi neden yaptığınızı veya yapmadığınızı mahkemede gibi kanıtlamanıza gerek yok. Kısa konuşun. Artık güvendesiniz.” Dr. Lepera
"Antik Yunanistan'da insanlar çok okumuyor çok düşünüyordu; bu yüzden bilim ve sanatın temelini atmışlar ve dünya hâlâ oradan besleniyor. Çünkü kitaplar belli bir noktadan sonra uyandırmaz uyuşturur. Günümüzde herkes kendi safını ve ezberini güçlendirmek adına okuyor; sorgulamıyor dolayısıyla eylemsellikten çok söz düellolarından öteye