işte buradayım, makul ölçüde cazip bir tenle sarıp sarmanlamış, geçmişin hatıraları ve geleceğe dair hayallerden bir demet halindeyim. bu tenin beler görüp geçirdiğini hatırlıyorum; daha neler görüp geçireceğini hayal ediyorum. görme sinirlerinin, tat alıcılarının, duyusal algının eylemlerini buraya kaydediyorum. ve, düşünüyorum: ben bu muazzam madde okyanusunda varlığının farkına varma yetisi bahşedilmiş alelade bir su damlasından başka bir şey değilim. milyonlarcası gibi ben de, doğduğumda her şey olabilme olasılığına sahiptim.
okunacak bir tarih var -- uyumadan önce kavranacak yüzyıllar, yarın sabahki kahvaltıdan önce sindirilecek milyonlarca hayat. yine de evde bana ait, benim varlığımla dolup taşan bir oda var
bir yerlerde, biri, beni azıcık da olsa anlıyor mu, azıcık da olsa seviyor mu? bütün çaresizliğimle, ideallerimle, her şeyimle- hayatı seviyorum. ama bu çok zor ve öğreneceğim daha çok, çok şey var. galiba zaman zaman deliriyorum.
"zamanın büyük bir kısmında yalnız kalabilirsem insanlarla daha iyi geçiniyorum. önceden bu beni kaygılandırırdı, çünkü ailemi kaygılandırırdı. ama sonra şunu farkettim: ben böyleyim. hepsi bu kadar. hepimizin bazı tuhaflıkları var, benimki de bu." -octavia butler
Yitirilince güneş
esmer bir bulutun bölgesinde düşmesin yüreğine
hüznün bakır çalığına dönen sancısı güneşi sen çekeceksin buluttan hayatı sen yeşerteceksin
unutma