Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.32
Ece Temelkuran'dan okuduğum üçüncü kitap bu. 'Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita' adlı kitabını kapak fotoğrafı ilgimi çekmediğinden yıllarca kütüphanemde beklettim. Alırken dikkat etmedin mi kapak fotoğrafına diye soracak olanlara da hemen yanıt vereyim. Komşularımızdan birisi taşınma bahanesiyle çöpe atmak üzere apartmanın
Foucault'un hapishaneler ve mahkumların "ıslah edilmesi" hakkındaki düşünceleri kitabın özellikle de 2. bölümünde etkileyici bir şekilde hayat buluyor. Kitap, devletin bir mahkumdan "doğru bir vatandaş" yaratma çabasını anlatırken aynı zamanda hapishane içindeki mikro-iktidarın nasıl işlediğine de çok güzel bir örnek sunuyor. Disiplinin bedenen de sağlanabilmesi için "ehlileştirme" çalışmaları sırasında karakter gözetim altında kalıyor ya da ilaçlarla müdahale ediliyor.
Kitabın genel akışına dair yorumum ise, anlatımda kahraman bakış açısının kullanılması hikayeyi güçlendiren bir dil olmuş. Neyin iyi neyin kötü kabul edildiğinin net bir ayrımı olmadığını fark edip bildiğimiz gerçekleri sorguluyoruz. Fakat, kitap içinde tetikleyici unsurlar barındırdığı için okumasının zorlayıcı olduğunu söylemeliyim.
— KISA ÖZET —
Çok sıcak bir Ağustos ayında, başına sürekli şanssızlıklar gelen kahramanımız Germano Mastorna kızının resim sergisi açılışına katılmak için bir İtalyan kasabasındaki oteline gitmektedir. Treni rötar yapan Germano, üstüne bir de tren garından otele kadar olan yolu bu yakıcı sıcak altında yürümek zorunda kalır. Otelde kendisi adına
Terry Eagleton yine muazzam birikimini ortaya koymuş. Marksist düşüncenin günümüzdeki en üretken simalarından olan Eagleton, bu kitabında Aydınlanma düşüncesinden başlayarak insanın Tanrı'nın iktidarını ele geçirmeye çalışmasını, onu alaşağı etme düşüncesini ele alıyor. Aydınlanma kısmını zevkle okudum çünkü az biraz konuya hakimdim ama onun bakış açısıyla görmek her şeyi değiştirdi bende. Aydınlanma düşüncesinin etkili olduğunu kabul etse de, o soğuk akılcılığın yıllar içinde halkta geri teptiğini ve tersi bir durum oluştuğunu ifade ediyor. Daha sonrasında Alman idealistleri dinin yerine mitolojiyi koymaya çalışıyor. sonrasında romantizmin kendisi din olma yolunda ilerliyor ve nihayetinde modernizmde sanat, bu Tanrı ve din boşluğunu doldurmaya çalışıyor. Müthiş bir gözlem. Kitabı okurken yaptığı atıflar, dipnot ve kaynakça tam bir hazine. Yazar, ne olursa olsun insanın her zaman din ve Tanrı düşüncesi yerine bir şeyleri yerleştirme çabasını süreç içinde ortaya koyuyor. Tam gerçek Ateizmin ise postmodernizmle birlikte geldiğini söylüyor. Ama bunun sonucunda Radikal İslam vb. gruplar ortaya çıkıyor. Tarihi marksist bir yorumla okumak her zaman zevk vermiştir bana. Kitabın sonlarındaki cümleyle bitireyim: "Yani mesele, insanların Tanrı'nın cenaze töreninde kendilerini yeniden yaratma olanağını görmeyi başaramamış olmasıdır."
İyi okumalar.
Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler göreceğiz… Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar, ışıklı maviliklere süreceğiz…
Balcıgil'in Nazım Hikmet'in ideolojilerini,hayallerini,hayal kırıklıklarını,geçiçi de olsa sevinçlerini,aşklarını,hayatını anlattığı harika bir eser Putlar yıkılırken.
Ömer ve Leyla karakterleriyle kurgulanan roman tarzındaki kitap; Nazım Hikmet 'in aynı dünya ve aynı coğrafyada yaşayan insanların aynı haklara,eşit çalışma koşulları ve eşit ücret gibi insanın insan üzerinde bir üstünlüğünün olmadığı tamamen Ütopik bir dünya yaratma çabalarını ve bu uğurda daima kendini insanüstü gören insanımsı yaratıklarla mücadelesini anlatıyor.
Sabahattin Ali,Suat Derviş gibi aynı dönemde yaşamış bana göre muhteşem bir kuşağın temsilcilerininde kitapta yer alması kitabı daha bir değerli kılmış.
Tüm Balcıgil kitapları gibi muhakkak okunması hatta okutulması gereken bir kitap.
Kene, kurbağa gibi insan dışı pek çok varlığa benzetilen bir antikahramanın sürükleyici hikayesi. Yazar kahramanla empati kuramamamız için özellikle uğraşmış. Kitabın en ilginç özelliği çok farklı okur tipleri tarafından okunabilir bir kitap olması. Basit bir cinayet hikayesi okuma beklentisinde olan bir okura hitap edebilir. Aynı zamanda
Kitap öncelikle Sokrates öncesi filozofları, bunların ne olduğunu, o dönemleri, Herakleitos'un ana düşüncelerini sunuş bölümünde sunuyor. Sonra da öğrencileri, arkadaşları tarafından toplanıp hazırlanan sözleri "Fragmanlar"dan oluşuyor. Daha sonra Herakleitos'u onaylayan ve reddeden görüşler sunuluyor. En son ise başka
120 syf.
·
Puan vermedi
DİPÇE :
Dorothy ve Fred; çocuklarının ölümüyle evliliklerinin akışını değiştirmiş aynı evde farklı yaşamlar sürmeye başlamışlardır. Dorothy, sanrılarının farkında olmadan, çevresindeki her şeyi ölüme teslim etmenin ağırlığını yaşarken,Fred kendine sadakatsizliklerle dolu bir yaşam seçer.
Bu süreç kitaba dahil olan gerçeküstü bir motifle aniden
