Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Azra

Sabitlenmiş gönderi
İnsanlar birbirleri için yaratılmıştır. Ya eğit onları ya da onlara katlan.
Reklam
Sembol dili, insanlığın geliştirdiği tek evrensel dildir ve tarihin akışı içinde oluşan tüm kültürler için aynıdır.
Bilinci bir bütün olarak kabul edersek, bunun yarısını uyanık halimizle kullanır, diğer yarısını ise uykuda işletiriz. Çünkü artık anlaşılmıştır ki, bilinç uyku halinde de faaliyetine, bilinenden farklı da olsa devam etmektedir. Fromm burada daha da ileriye giderek bilincin, tüm dış baskılardan arındığı uykuda uyanık hale oranla daha gerçekçi ve özgür olduğunu söyler. Bizim bilinçli durumdayken bastırıp ittiğimiz ya da duyup görmek istemediğimiz birçok şey de rüyalar aracılığı ile dile gelip karşımıza dikilir. Fromm'a göre uyku, yalnızca bir dinlenme aracı değildir. Uyanık halimizdeki her türlü zihinsel ve ruhsal etkinlik, doğrudan doğruya rüyaya yansır. Bu nedenle rüyalara gereken önemi vermek ve onların şifrelerini çözmeye çalışmak, insana bilinçli durumdayken fark edemediği birçok gerçeği keşfetme fırsatını verir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsan ancak beynindeki verilerle ve onlara “göre” düşünür. Gördüğü ya da duyup okuduğu şeyleri anlaması da yine beynindeki bu verilerle olur. İnsan beş duyu ve üç boyutlu madde ile kısıtlıdır. Oysa aklı, düşüncesi ve bilinci ile bunları çok aşan şeyleri tasarlar, hayal eder ve onlara inanır. Hatta tüm yaşantısını bu görüp bilmediği ama zihninde, aklını kullanarak tasarladığı bilgilere ve inançlara göre kurar, bunların uğrunda yaşar. Semboller, olayları ve bilgileri beynimizin verilerine indirgeyip bizim, kendimizi aşan ve gözle görüp elle tutamadığımız şeyleri kavramamızı sağlayan araçlardır.
136 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
İdeal bir toplum nasıl olmalıdır? Sorusuna birçok filozof ve siyasetçi farklı cevaplar vermiştir. Biri demiş aristokrasi diğeri demiş oligarşi. Başka biri çıkmış en iyisi teokrasi demiş. Ortaya demokrasi kavramı çıkmış, her insan nasıl aynı değerlendirilebilirmiş? Biri çıkmış eşitlik demiş, eşitlik adalet miymiş? Ama bunları diyenlerin hepsi tüm
Toplum Sözleşmesi
Toplum SözleşmesiJean-Jacques Rousseau · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201913,9bin okunma
Reklam
Bir kimse devlet işleri için neme gerek dedi mi, devleti yok olmuş bilmeli.
Tiran, yasalara göre yönetme hakkını yasalara aykırı olarak kendine mal eden kimsedir. Despot ise, kendini yasaların üstüne çıkaran kişidir. Demek ki, tiran despot olabilir; despot ise her zaman tirandır.
Şunu da ekleyelim ki, hiçbir yönetim demokrasi ya da halk yönetimi kadar iç savaş ve karışıklıklara elverişli değildir. Çünkü demokrasi kadar durmadan biçim değiştirmeye alabildiğine kayan, varlığını korumak için de daha çok uyanıklık ve yiğitlik isteyen hiçbir yönetim yoktur.
lüks az olacak ya da hiç olmayacak. Çünkü lüks ya zenginlikten doğar, ya zenginliği zorunlu kılar; zenginin de ahlakını bozar, yoksulun da; birinciyi mal mülk, ikinciyi de açgözlülük yüzünden. Lüks, yurdu gevşekliğe ve yokluğa sürükler; devletin elinden bütün yurttaşlarını alır; onları birbirine, hepsini de kamuoyuna köle eder.
Reklam
aslında en iyi bir hükümet, bağlı olduğu politik bütünün kusurlarına göre ilişkileri bozulunca, en kötü bir hükümet oluverir.
Egemen varlık yönetmeye, yönetici yasamaya, yurttaşlar da yasayı hiçe saymaya kalkıştılar mı, düzen yerini karışıklığa bırakır. Güçle istem artık birlikte yürümez olur, devlet de ya zorbalığa kaçar ya da anarşiye.
hükümet nedir? Yurttaşlarla egemen varlığın karşılıklı ilişkilerini sağlamak amacıyla kurulmuş, gerek yasaları yürütmek, gerekse politik ve toplumsal özgürlükleri sürdürmekle görevli, aracı bir bütündür.
Devleti insanlar kurar, insanları da toprak besler. Bu oran şudur öyleyse: Halkın geçinmesine yetecek kadar toprak, toprağın besleyeceği kadar da insan bulunacak. Belli nüfusa sahip halk için en yüksek sınır budur işte: Çünkü toprak gereğinden çok olursa, işleme yükü o ölçüde ağır olur; yarım yamalak ekilir, gereğinden çok da ürün verir; buysa çok geçmeden savunma savaşlarına yol açar: Toprak yeter ölçüde değilse, o zaman devlet eksiğini tamamlamakta komşularının keyfine bağlı kalır ki, bu da çok geçmeden saldırı savaşlarına götürür. Durumu gereği, ticaretle savaştan birini seçmek zorunda olan her ulus, güçsüz bir ulustur aslında; çünkü komşularının keyfine ve olaylara bağılıdır. Ömrü kararsız ve kısadır her zaman. Ya başka ulusları boyunduruğu altına alıp durumunu değiştirir ya da kendisi boyunduruk altına girer. Özgür kalabilmek için ya çok küçük olacak ya da çok büyük, başka yolu yoktur bunun.
İnsanlar gibi ulusların da çoğu yalnız gençliklerinde yumuşak başlıdırlar; yaşlandıkça yola gelmez olurlar.
Nasıl, bir mimar büyük bir yapıya başlamadan önce, yapının ağırlığına dayanıp dayanamayacağını anlamak için toprağı inceler ve sondalarsa, bilge bir yasacı da, aslında iyi birtakım yasaları kaleme almadan önce, bunları halkın hoş karşılayıp karşılamayacağını araştırır.
6bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.