bu aksam anladım ki bir insan diğer bir insana bazen hayatta bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmis. gene bu aksam anladım ki onu kaybettikten sonra, ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim.
hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin ?
hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar ?
bakışlarında beni dinlendiren bir şey var ;
kıyısındaymış gibi en sakin denizlerin ...
bir yelkenliyim şimdi ben senin limanında
fırtınalardan geldim sende dinleniyorum.
bu huzur, bu sessizlik hiç bitmesin diyorum ;
en eşsiz dakikalar sürsün senin yanında ...
hiç yumma gözlerini , ışığın eksilmesin ,
gündüzüm aydınlığım , ipek böceğim benim !
güz bahçemde açılmış o son çiçeğim benim !
yorgun kalbim seninle elem nedir bilmesin ;
ayırma gözlerimden çocuksu gözlerini ,
o sakin o yalansız , o kuytu gözlerini
“ icimde söylemek istediğim cok sey var sanki. cok büyük seyler. bunları ifade etmenin yolunu bulamıyorum. bazen bana öyle geliyor ki bütün dünya , bütün hayat , her sey icimde duruyor ve sözcüsü olmam icin feryat ediyor. hissediyorum ama anlatamıyorum. ”
nerdesin ? meğer ne doldurulmaz bir derinlikmiş yokluğun. kaderde bu sensizlik de varmıs. her insanın yüzünde sana benzeyen bir şey aramak da varmış. sesini duymak varmış şarkılarda ; bütün kitaplarda seni okumak varmış. meğer ne dayanılmaz bir şeymiş yokluğun.