Ayrıca, kötü zevkinden dolayı bütün suçu seyircinin üzerine atmak da doğru değildir, çünkü hayat bize estetik ölçütlerimizi mükemmelleştirmede fırsat eşitliği tanımamaktadır. İşte durumun gerçek trajikliği de burada yatar. Şimdi kalkınız ve bir sanatçı için 'en yüksek yargı mercii seyircidir' görüşünü savununuz; buyrun! Peki, ama bu yargıç kim olabilir? Hangi seyirci? Kültür politikası sorumluları, zahmet olmazsa koltuklarından kalksınlar da zevkleri iflah olmaz biçimde körelten bilinçli taklitler ve çıkartmalarla seyirciyi tıka basa doyuracaklarına, lütfedip, belli düzeyde bir kültürel ortam, belli bir sanat üretimi oluşturulması için çaba harcasınlar.
Sayfa 156Kitabı okudu
Cicero şöyle der: Tartışırken iddiaya güç kazandırmak için otoriter davranışıa ağırlık vermemelidir . Çünkü öğretmek iddiasında olanların otoriter davranışları, öğrenmek isteyenlerin öğrenmelerini engelleyen bir ortam yaratır, öğrenmek isteyenlerin bu duruma düşürülmesi onları kendi yargılarını kullanmaktan alıkoyar ve üstat olarak karşılarında bulunan kişinin her sözünü sorunu çözümleyici bir yargı olarak kabul ederler. Doğruyu söylemek gerekirse tartışma sırasında bir sorun gerekçesi sorulduğunda "Üstadımız böyle dedi" şeklinde yanıt verdikleri söylenen Pythagorasçıların yöntemlerini kabule taraftar değilim. ..... Yargısı önceden verilmiş bir düşünce demek, aklın desteğinden yoksun bir otorite kurmak demektir.
Reklam
Çiçero şöyle der: Tartışırken iddiaya güç kazandırmak için otoriter davranışa ağırlık verilmemelidir. Çünkü öğretmek iddiasında olanların otoriter davranışları, öğrenmek isteyenlerin öğrenmelerini engelleyen bir ortam yaratır. Öğrenmek isteyenlerin bu duruma düşürülmesi, onları kendi yargılarını kullanmaktan alıkoyar ve üstad olarak karşılarında bulunan kişinin her sözünü sorunu çözümleyici bir yargı olarak kabul ederler. (...) Yargısı önceden verilmiş bir düşünce demek, aklın desteğinden yoksun bir otorite kurmak demektir.
Sayfa 206Kitabı okudu
zindandaki yaşama ilişkin sözlerime katılmayabilirsiniz... tam on iki yıl tutsak kalmış bir adamın öyküsünü dinlemiştim. benim profesörümün hastalarındandı kendisi. nöbetler geliyordu ona da, zaman zaman derin bir kaygı hissine kapılıyor, ağlıyor dövünüyordu; bir defasında kendini öldürmeye bile kalktığını anımsıyorum. zindandaki yaşamı çok
"Giyotin sehpası bir serap gibidir. Giyotin tahta bir iskele, bir aygıt, demirden, tahtadan, iplerden oluşan bir mekanizma değildir. Karanlık amaçları olan bir canlıya benzer, tahta iskelesinin gördüğü, bu aygıtın duyduğu, bu mekanizmanın her şeyi anladığı, bu tahtanın, demirin, iplerin bir şeyler istediği söylenebilir. Giyotin, varlığının ruhu daldırdığı düşler âlemiyle ürkütücü görünür ve yaptığı işe kendi de karışır. Celladın suç ortağı olan giyotin eti yer, kanı içer. Giyotin yargıç ve marangoz tarafından üretilen bir canavara, neden olduğu ölümler yüzünden korkunç bir yaşam süren bir hayalete benzer."
Doğru denilen şey de neydi? Doğru; ortam, yetişme biçimi, tutku ve bir ön yargı sorunuydu.
Reklam
Geri119
199 öğeden 191 ile 199 arasındakiler gösteriliyor.