Aslında tam yazdım demek istiyorum
Sonra bir şeyler eksik diye siliyorum
Her satıra bir anlam yüklemeyi deniyorum
Belki de ben bende kalmayı düşünüyorum
Sensiz geçen günlerin eksikliğini
Belki şiirlerimle telafi ederim diyorum
Bana iyi gelen ne varsa kalsın hayatımda
Belki bir kitap
Belki bir çay
Belki de bir bir bir…
Söylenemiyor işte yarım kalıyor satırlarımda
Çok mu zor söylemek iki dudağının arasında
Sen diyebilmek sen sen sol yanımda
Hadi bir geceyi yine sabah yapalım
Uykusuz bir günü yine geride bırakalım
Aç ordan şimdi Müslüm babayı
Gözyaşlarını yavaşça bırakalım
Her sözlerinde o güzel günleri hatırlayalım
Bize kalan buymuş gibi
Hatıralarla geçmiş güzel günleri analım…
(Öner Akça)
kocası yakılarak öldürülmüş bir kadın, kül olmuş evlerinin karşısında saatlerdir ağlıyor, feryadı göklere yükseliyor...
başka bir sokakta, yanına alabildiği ne varsa aracına doldurup ülkeden kaçmaya çalışırken uçakların yarım tonluk bombasıyla yok edilen bir aileden kalan küller rüzgarda uçuşuyor...
bunların hepsi burada yaşanan abartısız gerçekler. bir daha kimsenin hatırlamayacağı, hatta hatırlamak istemeyeceği gerçekler. bu kadar çok şeyin birbiri ardınca yüzüme çarpıp durması, henüz tam olarak anlayamadığım varoluşumu daha da karmaşıklaştırıyordu. bütün acıları sırtlanıp kendimle hesaplaşacağım yere doğru gidiyordum sanki. oraya... bu dünyada omayacak kadar soyutlaşan başka bir yere.
Bir sandalye çektim zor günlerin altına
Ah ama
Kimse yüz vermiyor bana, sandalye bile
Beni çağırıyor, yarım kalan ne varsa
Bana düşüyor, her yağmur tanesini
Suya götürmek, o serin ırmaklara
DÜŞÜNDÜĞÜNÜ YAPMAK
Bankada işe başladığım yıllarda kafamda ülkemize kast edenler kimler, nasıl yapıyorlar ve bunların hakkından nasıl gelirim düşüncesi vardı.
Bütün yaşam mücadelem Mustafa Kemal Atatürk'ün yarım kalan devrimini tamamlamak üzerine bir düşünce ile başlayarak bugünlere geldi.
Sadece düşünmek yetmez. Sadece eylem yetmez,