Evimde, yatağımda olmak, belki de saçma sapan bir hayale ağlamak geldi içimden. İçinde olmamış aşklar, yarım kalmış arkadaşlıklar, hayal kırıklıkları, uçmuş hülyalar, tavsamış umutlar olmayan, tamamen başkasının başından geçmiş bir hülyaya...
Yaşarmak üzere olan gözlerimi onlardan kaçırdığımda parmaklarımla oynuyordum.Yarım kalmış bir çocukluk,büyüdüğünüz her günü kapanmayan bir yara gibi sızım sızım sızlatırdı.Yaşayamadığım çocukluğum sanki ruhuma sıkışıp kalmıştı,bedenimin aldığı yaş bir hiçten ibaretti.Sanki geçmişe sıkışmıştım.Hayatım boyunca belki ilk kez küskün ufak bir kız çocuğu gibi hissettim.Hiç başımı okşamayan babamı,bana ninniler söyleyerek huzurla büyütmeye mecali olmayan annemi,yokluğumda acılarla büyüyen kardeşimi...Sahi,özlem zalim bir histi.Özlem yutkunamadıklarımdı.
Bir tükenmez bolluk içindeyken dünya
Harp gelmiş çatmış kader bu ya
Levhalar asılmış,
Davullar vurulmuş
Sırtta çanta, elde tüfek düşmüşsünüz yola,
Önünüzde bir kahraman onbaşı,
Canlı bir çığ gibi koşmuş yorulmuş.
Yarı kalmış işlerin, sevdaların telaşı,
Kiminizin göğsünde bir mendil,
Kiminizde muska.
Kiminizin resim.
Dudaklarınızda yarım yamalak bir isim.
Kimbilir hangi hain ovanın düzünde,
Bir saniyelik sevinç olmuşsunuz ,
Düşman toplarının gözünde…
Damarlarınızda hazza benzer bir sızı
Ölüm çiçeklenmiş gövdenizde yer yer,
Kırmızı kırmızı…
Şimdi en sakin uykulardasınız,
Vatan selametle, hürriyetle dolmuş,
Bayramlar, eğlenceler, şenlikler,
Siz uyuyun siz uyuyun şehitler,
Yattığınız yer artık hakkınız olmuş…
Beethoven'in dokuzuncu senfonisini bularak çıkardım ve 'Korolu Bölüm'ü alçak bir sesle çalmaya başladım. Şiddetli bir Müzikti bu; oysa ben mahzundum. Yarım kalmış, gerçekleştirilememiş hayallerimin hüznünü yaşıyordum. Dokuzuncu senfoninin şarkıcıları beni sanki eyleme çağırıyorlardı. İnsanların parça parça yaşadıkları bu uçsuz bucaksız evrende bizleri kardeşliğe çağırıyorlardı. Bense hem mahzun hem heyecanlıydım.