Penceremden, vuslata ermek için karı bekleyen Köse Dağı seyrediyorum. Hüzünlü. Nasıl olmasın ki, aralık ayında bile güneş bağrını yakarken. Üzerinde uçuşan kuşlar ise mutlu ama bir o kadar da şaşkınlar. Dağın ardına geçip geçmemekte tereddüt yaşıyorlar. Farkındalar, doğa ananın yüreğinde ters giden bir şeyler var.
Gözlerim kanatlanıp dağı
1887, SELANİK O gün, Mustafa'nın babası Ali Rıza Bey çok sevdiği karısına ilk kez sesini yükseltti. "Zübeyde, Zübeyde! Mahalle mektebine göndermeyelim Mustafa'yı. Verelim çağdaş bir okula, zihni açılsın, ilim fen öğrensin.' Okuma yazma bildiğinden mahallede "molla" diye de anılan ve benim de tanıdığım zaman annem kadar seveceğim
Şimdi sen Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının kurduğu ülkenin topraklarında yaşa, özgürce ve insanca sonra çık Atatürkçü değilim ya izindeyim yazsaydım Allah muhafaza de. Birde senden gelecek nesillerinde Atatürkçü olmayacağını söyle!!!
Ya her görüşe saygı duyayım, kim neye inanıyorsa öyle yaşasın diyorum ama böyle zeka yoksunlarını görünce şalter atıyor. Tabi haklısınız seçme ve seçilme hakkı bir kadının neyine. Kadın dediğin ya padişahın sarayında cariye yada kapısında köle olmalı. Ah sizi zihniyet yoksunları, ah sizi vefa bilmez hadsizler topluluğu. Hiç kimse umurunuzda olmasa bile kanıyla toprağı ıslatan 12-13-14 yaşlarında çocuklara hürmet edin bari!!!
"Hükümet halkın haklarına tecavüz ettiğinde ayaklanma, halk ve halkın her bölümü için hakların en kutsalı ve ödevlerin en zorunlusudur.
-1793 Fransız Anayasası-
Sen kimseye kulak asmadan, rüzgara karşı uçabiliyor musun ona bak.
Yerine kimseleri koyamayacağını sanıp, belki de aldandığın kişiler olacak hayatında. Ve sen uslanmadan acı çekmeye devam edeceksin… İşte o zaman anlayacaksın yaşadığın şeyin aşk olduğunu.
Sahiplenmeden seveceksin… Unutma ki, sen bile sana ait değilsin. Bakmayacaksın da öyle