“Yaşam beden değildir, zihin değildir, ruh değildir. Bir güçtür yaşam. Bu güçle yeni doğmuş bir bebek çocuğa, çocuk ergene , ergen yetişkine dönüşür, çoğalır, yaşlanır. Yaşam bedeni terk ettiğinde beden çözünür, toprak olur.”
Yapılması gereken basit işlerin olması ama insanın sürekli olarak bunları neden yapamayacağına dair çeşitli mazeretler uydurması da zor bir yaşam değil mi?
…
Adler’in teleolojisi bize şöyle der: “Hayatınızda şu noktaya kadar her ne olmuş olursa olsun, bunların şu andan itibaren nasıl yaşayacağınızı yönlendirmemesi gerekir.” Burada ve şu anda yaşayan sen olarak kendi hayatını belirlersin.
Yetmişine merdiven dayayan Thompson, daha uzun yaşayabilmek için yaşam tarzını tamamen değiştirmeye karar verir. Sıkı bir diyete başlar, koşar, yüzer ve güneşlenir. Üç ay içinde on kilo verir, göbeği on santim daralırken göğüs kafesi beş santim genişler, iyice dinçleşen ve bronzlaşan Thompson başarısını yepyeni bir saç modeliyle taçlandırmaya karar verir.
Yeni saç modeliyle berberden çıkıp karşıdan karşıya geçerken bir otobüsün altında kalır.
Son nefesini verirken, “Tanrım,” diye haykırır, “nasıl yapabildin bunu bana?”
Yukarından yanıt gelir:“Valla kusura bakma Thompson;
tanıyamadım seni.”