Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.31
Adalet(sizliğ)in ve hukukun işleyiş sistemine,Hristiyanlığa ince eleştirilerle yaklaşmış Forrest Carter.Doğa ve hayvan sevgisini öyle perçinlemiş ki,toprağı işlemeyi,bir mahsulü ekip biçmeyi öyle tatlı bir kıvamda vermiş ki,kitabı kitap yapan şeylerden yararlanmasını bilmiş açıkçası.Komün yaşamın da örneklerinden birini vermiştir aslında fakat günümüzde elektrik kesilince ne yapacağını bilemeyen bir kitleye sahip olduğumuzdan dolayı,o yaşam tarzına sadece kitaplardan erişebileceğiz.Keyifle okunabilecek,''Beyaz Adam'' a karşı bir duruş belirtebilen nadir kitaplardandır,pişman olmazsınız.Bu arada anlatımı 5 yaşındaki bir çocuğun ağzından aktarılmaktadır,bu ilk başta çeviri hatası gibi gözükse de,kitap bitimine doğru,netleşiyor her şey.Okuduysanız eğer zamanınızdan çaldığım için özür diler,kitabınızdan keyif almanızı umarım,sevgiyle kalın.
Bir roman bu kadar gerçekçi ve duygusal olabilir .Bütün kitaplarını zevkle okudum .Ama bu kitabını bir günde okudum. Elime aldım ve bırakamadım. Şunu çok iyi öğrenmiştim.( Haksız kazanç, çabasız yükselme, kalp kırarak üstünlük taslamak mevki sahibi olanlar hiç sevinmesin Geldikleri gibi de gidecekler.) Öğrendiklerim bu kitapta okuduklarımla örtüşüyor.
Adalet , inanç, merhamet ,duygularını kaybetmeyeceksin . Allahın yolundan ayrılmadan huzurlu bir yaşam sürdüreceksin ki huzuru bulasın.
280 syf.
10/10 puan verdi
Bu kitap hakkında ne söylesem eksik kalır. Ama henüz kitabı okumayanlar için, okumaya teşvik edici bir şeyler söylemek zorunda hissediyorum kendimi. Çünkü bu kitap insanı derinden etkiliyor!
Küçük Ağaç'ın Eğitimi, kitabın yazarı Forrest Carter'ın otobiyografik kitabıdır. Bu kitapta Kızılderili küçük bir çocuğun -Yerli adı Küçük Ağaç- ağzından, kendi yaşam hikayesini öğreneceksiniz. Küçük Ağaç'ın çocukluk yıllarında, büyükannesi ve büyükbabasından edindiği bilgi ve deneyimlere şahit olacaksınız. Bu muazzam kitabı okurken o kadar farklı duygular hissedeceksiniz ki; bittiğinde kendinizi hüzünlü, hayatta olan ve daha önce olmuş olan adaletsizliklere, kötülüklere karşı sitemli ama bir o kadar da güçlü bulacaksınız.
"Aday öğretmenlerin okuması gereken kitaplar" listesinde görüp de aldığım bir kitaptı Küçük Ağacın Eğitimi. Her zaman Kızılderililerin hayatına merak duymuşumdur. Bu da kitapta Çeroki'lerin hayata bakış açısını ve yaşam tarzını bir çocuk aracılığıyla dile getiriyor.Kitabı okurken Çerokileri ve yazarın hayatını da araştırdım ve diğer kitaplarını da okumaya karar verdim.
Yazarın kendi çocukluğunu anlattığı romanda; "dedi ki.." ifadesi bol bol kullanılmış bu da bir çocuğun ağzıyla dile getirilişini hissettirmiş. Bize öğretilen yaparak yaşayarak öğrenme şeklini bu kitapta Küçük Ağaç ile görüyoruz. Doğada yaşam, tüm canlılara ve doğaya saygı-sevgi, yaşayarak öğrenme, duyarlılık, elindekiyle yetinebilme, ırkçılık, doyumsuzluk gibi birçok konuya değiniyor. Günümüz insanlarından ve yaşayışından o kadar farklı bir bakış açısına sahipler ki... Okurken birçok şeyi düşünüp tartıyorsunuz.
Çocuk eğitimini ele alan bu güzel kitabı herkese tavsiye ederim.
Sizlerle, bu kitap hakkındaki düşüncelerimi paylaşmadan önce " HEYULA" dan bahsetmek istiyorum. Yani bu vesile ile iki kitabın dedikodusunu yapacağız.
Ne den? sorusuna maruz kalmış gibiyim.
Cevaplayayım efendim.
Öncelikle, okuduğum "Heyula", sitemizde kaydı bulunmadığı için onu da bu araya sıkıştırma ihtiyacımdan.
Saniyen ise,
1.Bölüm: Su-Varış, 2. Bölüm: Ateş-Çöküş, 3.Bölüm: Toprak Bekleyiş, 4.Bölüm: Hava-Eve Dönüş. İzmir'de Dramatik Yazarlık bölümünde okuyan bir arkadaşımızın tavsiyesiyle aldığım bu başyapıtı bitirmenin mutluluğunu ve hüznünü aynı anda yaşamaktayım. Çünkü yıllardır, bilmeyipte beklediğim ve özlemini duyduğum bir sanat-felsefe romanı ancak böyle
352 syf.
8/10 puan verdi
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört
Kitapta bir distopyadan (distopik bir toplum) bahsediliyor. Düşünceleri nedeniyle işkence gören insanların anlatıldığı bir kitap. Toplumun tele-ekranlar, düşünce polisi, mikrofon gibi çeşitli argümanlarla izlemeye alınarak düşüncelerine müdahale edilmeye çalışıldığı bir yaşam (!) formu anlatılmış. Büyük Birader'e karşı olan herkesin önünde sonunda yola getirilerek(!) yok edildiği bir sistem. Kitaptaki fikirler -sanki hiçbir ayrıntıyı kaçırmayalım diye- farklı cümlelerle sık sık tekrarlanmış. O kadar çok altını çizdiğim cümle oldu ki, şaşırdım. Kitapta anlatılan distopik toplumun, olanlara kendini inandırma çabasını okurken aklıma Hitler Almanya'sı geldi. Konu itibariyle iç karartıcı ancak zihin açıcı bir kitap olduğunu söylemeliyim. Kitabı çok hızlı okudum. Ancak son on sayfasını -belki de istediğim gibi bir sonla karşılaşmayacağımı hissettiğimden- okumak istemediğimi farkettim. Burada kitabı çeviren Celal Üster'i ayrıca tebrik etmek gerek. Çeviri çok akıcıydı. Okuduğum 39. baskıda çevirmen kendi fikirlerini bir önsöz olarak yazmış. İlginç ve açıklayıcıydı. Ayrıca kitabı okurken aklıma gelen Alper Canıgüz'ün Oğullar ve Rencide Ruhlar kitabından bir söz paylaşmak istiyorum:
"Adalet denen şey bir yalandan ibaretti. İnsanlar suç işledikleri için değil suç işlenmemesi gerektiği için cezalandırılıyordu. Sistem gaddarca bir caydırıcılık üstüne kurulmuştu."
Keyifle okumalar dilerim...
Ne çok kullanırız 'sokak çocuğu' tabirini. Bu tabiri her kullanışımız bir öteleme, dışlama, yabancı addetme anlamı hissettirir muhatabımıza. Halbuki çocuğun ayrımı mı olur? Belirli talihsizlikler yüzünden sokaklarda yaşamak zorunda kalmış, anne-babasını kaybetmiş, çoğu kötü niyetli insanlar tarafından istismar edilen zavallı çocuklar...
Yaşar
Tüm bekleyişler aynı ruhsuz hissiz hiçliğe çıkar ve tüm beklenen ler aslında beklemeyi değil bulunmayı arzu eder. Zira bir kitabı okurken inançlarınızı değil insanlığınızı koyacaksınız tartıya eğer ki size hayatınızın bir yerine iniyorsa eser iyidir. Godotu beklemek ise iyiden ziyade kafanızın içinde bir ur oluşturur. Önce küçük bekleyişlerinizi hatırlarsınız bu işten dönen anne baba olur yada bir oyuncak olur. Sonra bir aşkı beklemeyi hatırlarsınız içinizdeki o kadın yada adamı ve üstelik zamanı. Sonra hayalleriniz gelir günlük korkularınız yaşam savaşınız sonra bir gün gelir ölümü beklediğinizi görürsünüz. Yaşınız pek önemli değil zira herkes ölümü bekler aslında. Zira asıl beklenen siz buna ölüm Tanrı huzur aşk vb ne derseniz diyin beklemek ile gelmez. Öyle bir eser ki içinde büyük savaşlar sonucu sorgulayan insanın tüm buhranları bulunur.
Sahil ve geceye âşık denizin adamı...
Evet, Sait Faik Abasıyanık'ı bir kelimede anlatacak olursak o tek kelime deniz olurdu. 20. yy. başlarında sahneye çıkmış bu dev insan, ağır ve sisli bir teknolojiye maruz kalmadan en güzel hayat ve insan tasvirini ancak bu kadar güzel yapabilirdi. Sabahattin Ali, Reşat Nuri Güntekin ve yazarımız Abasıyanık'ın
