Schopenhauer, toplumsal ilerleme veya kişisel tatmin umudu görmeyen bir Maniheist değil, müthiş engin görüşlü bir psikologdu: "İstikrarın mümkün olmadığı, her şeyin dur durak bilmeden değişip karıştığı ve ip üstünde sadece ileri giderek ayakta durulabilen bir dünyada mutluluk düşünüldüğü kadar yoktur."[35]
Nietzsche de heyecanla yepyeni bellediği ama esasen binlerce yıllık benzer fikirlere ulaşmıştı. O da bir bilinçdışı itici güç tanımlamış, "Ben" adını vermişti. "Beniniz, Egonuza ve mağrur çabalarına güler. 'Bu zihin jimnastikleri nedir ki benim için?' der Ben. 'Ancak hedefime ulaşmada dolambaçlı yollar işte. Ego'nun baş kemanıyım ben ve tüm fikirlerinin sebebi benim.'"[36] Ve bu sinsi "Ben" rakiplerin en inatçı ve tehlikelisidir: "Ama bizzat sizin benliğiniz daima karşılaşabileceğiniz en tehlikeli düşmandır; benliğiniz ormanlarda ve mağaralarda size pusu kurar."[37] Nietzsche durumdan en iyi şekilde faydalanma dürtüsünün tüm canlıların özünde yattığını da sezmişti. "Nerede canlı bir yaratığa rastlasam, orada güç istenci buluyorum."[38] İnsani organizmanın bitmek tükenmek bilmez çabasınaysa "Kendini-Aşma" tanımını uygun görmüştü. "Yaşam bana açtı bu sırrı: 'İyi bak, dedi, "ben kendisini sürekli aşması gerekenim."'"[39] Ve benin beni aşma sürtüşmesi yaşamı tatmin edici kılmaya yetecek ısıyı üretecekti. Nietzsche zorluğa tipik tumturaklılığıyla kucak açacaktı: "Beni öldürmeyen, beni güçlendirir."[40]