"Öyleyse tek yol bu dünyadan vazgeçmek, bir hücrede dua ederek yaşamak, rahibe giysilerine bürünmek mi?"
"Yo, hayır, bunlar da yüzeysel şeyler. Bütün hayatını değiştirmeye cüret etmişsen, nerede yaşadığın, ne giydiğin kimin umurunda? Eğer arzulara ve şeytani düşüncelere dur demişsen, kafanı kazıtman gerekmiyor. Yüreğin Tanrı düşüncesiyle dopdoluysa, gece gündüz dua etmen de gerekmiyor. Önemli olan irade. Tanrı hakkı için değilse eğer, neden bize irade verildi?"
Atsız Tekrar Süleymaniye Kütüphanesinde: Atsız aleyhindeki konuşma ve yayınlar nihayet 1952 Mayıs'ında semeresini (!) verecektir. Olaylar şöyle gelişir: "Türk Milliyetçiler Derneği, 3 Mayıs kutlamalarına katılması ve bir konferans vermesi için Atsız'ı Ankara'ya davet etti. Konferansın konusu 'Devletimizin Kuruluşu'
Tarihimize bakarken şu veya bu hanedanın tarafını tutarak kendimizi onun milletinden saymaya hakkımız yoktur. Buna hakkımız olmadığı gibi devletimizin kurulduğu toprakları da bugün yabancı ülke saymaya mezun değiliz. Türkiye, Rumeli'yi fethedip de, Allah göstermesin Anadolu'yu kaybetse Anadolu toprakları da bizim için yabancı mı olur? Milli durum yalnız bir ânın, bir zamanın durumu değildir. Çünkü millet de yalnız bir zamanda yaşayan insanlar değildir. Dün yaşamış olanlarla yarın yaşayacaklar da Türk milletini teşkil ediyor. Dünkülerin hakkımı feda edemeyiz. Bu devleti kuranların ve bize bugün burada yaşamak imkânını verenlerin mezarları ile dolu yerleri düşünüp sevmek hakkımız ve vazifemizdir. Kardeş kavgası her yerde olur.
“Biz Solcular Filistin İçin Ölürken, İslamcılar Bize "Terörist" diyordu”
Unutuldu, unutturuldu… Bugün kaç kişi biliyor ki, içlerinde Deniz Gezmişi’inde olduğu 3 bin sol-sosyalist genç, Filistin için savaştı, onlarcası da bu uğurda can verdi bir zamanlar.
Kimisi Batı Şeria’da, kimisi Lübnan’da…. Hepsi sosyalistti, hepsi Filistin özgürlük mücadelesine gönül vermişti.
Ama içlerinde bir tane bile ’Müslümanlık’ adına desteğe giden yoktu. Tersine Filistin dendi mi, uzak dururdu onlar, Filistin Kurtuluş Örgütü Marksist, solcu diye…
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Özdemir Asaf’ı, CanYücel’iokuyorum. Başkane olabilirim ki, ben birKomünist’im, isteyen nedersedesin.
(Tuncel Kurtiz)
Bizler çoğu kez insan hakları üzerine konuşuyoruz.
ama aynı zamanda 'insanlığın hakları' üzerine de konuşmalıyız.
Diğerleri lüks otomobillere binebilsin diye neden bazı insanlar çıplak ayakla yürümek zorunda?
Diğerleri 70 yıl yaşasın diye neden bazı insanlar 35 yıl yaşamak zorunda?
Diğerleri müthiş derecede zengin olsun diye neden bazı insanlar berbat şekilde yoksul olmak zorunda?
ben, bir parça ekmeğe bile sahip olmayan dünya çocukları adına konuşuyorum.
(Fidel Castro)
Biz yaşayanlar ayrı değiliz birbirimizden
Önce bunu söylemeliyim size
Sonra bütün güzel şeyleri sevmekte
Beraber olmalıyız derim
Değil mi ki bu dünya ailesindeniz
Bize bu düşer bu savaşta
Kötüye karşı hep bir olmalıyız
Bütün işlerin iyi gitmesinde bir
Ve şunu bilmeliyiz ki zaten
Bir başına yaşamak, yaşamak değildir
Bilsek nehirler bizden
Hesapsız yaşamak mı? Hesaplı yaşamak mı? İşte bütün mesele bu... Geçip giden zamana bakıp "ah" çekmek, bugünlere bakıp "of" çekmek yetmiyor. Bir şeyleri, bir yerden yakalayıp öyle başlamak gerek veya çok şeyleri başlamadan bitirmek...
Herşey yolunda mı diye sormayacağım. Her şey yolunda diyerek kendini ya da herkesi memnun etmeye çalışan insanlardan daha dipteyiz, belki de daha gökte... Yorum ya da tercih meselesi derler hayata, biz bir şeyleri mecburen yaşarken birbirimize kol kanat germeyi tercih ettik. Cehennemde bir su damlasını yaşatmaya çalıştık, kimine göre behyudeydi çabamız. Sözün özü seni çok özledim...
Unutmak ve olmamış gibi yaşamak kesindir ki insanın kaçınılmaz çaresizliğidir. Herkes için geçerlidir, insan insana yol göstermeye kalkıştığında saçmalar. İnsan insana sevgilim; sadece ayak bağı, umut ettirir, sözünde her zaman kaf dağı...
Kültür farklılıklarını sonuna kadar hissettiğim için asla bana işlemeyen, bir şey hissettirmeyen bir kitap oldu. Dünyanın en bahtsız adamının sıkıcı hayat hikayesinden başka hiçbir şey bulamadım. Okudum mutlu muyum hayır, bana bir şeyler kattı mı hayır, çin edebiyatını benden uzak diyarlara saygı ile uğurluyorum.
Ben bilmek istiyorum, hayat gerçekten bir avuç yerde durmadan dönüp durmak, sonra da yaşlanıp ölüp gitmek mi, yoksa bu dünyada başka türlü yaşamak da mümkün mü?
Bir insanın bir insana ne kadar ihtiyacı olabilir bilmiyorsun,kaç ton basıyor insan yüreği bilmiyorsun değil mi? nefes almadan nasıl yaşanılır bilmiyorsun işte o da ne kadar yaşamak denilirse.
uykusunda ağlar mı insan?
bilmiyorsun değil mi anlamıyorsun beni nefesini kesen ile soluklanmak ister mi insan? anlıyorum de bana n'olur ver bana beni geri tıka basa sığdırdığım içim gözlerimden süzülmesin diye geçecek diye diye ne kadar saklandım bilmiyorsun
anlatamıyorum ya yazıklar olsun altı üstüne düşman bilincim, anlıyor musun? ben de anlamıyorum biliyor musun?bilmiyorsun.Hiçbir şey bilmiyorsun