Mutluluğu okurken sanki profesörün teknesinin bir kenarında da ben oturuyormuş hissiyatını kapıldım. Uzun zamandır bir kitap bukadar içine almamıştı beni. Hissedip de tanımlayamafığım duygular kitapta capcanlı işlenmişti. Kahramanlara beraber bunaldım, üzüldüm heyecanlandım ve iyileştim sanki.
Uzun süredir kafamı karıştıran konularda ya siyah ya beyaz çıkmazında debelenip durduğum farkettim. O sorularımın cevabını bulmaktan ziyade şeylerin olduğunu anladım. Fanatikliğin, sembolikliğin, uyuşturan konforun ve yalın güç aşkının insanlığı ne hale getirdiğini Livanelinin anlatımıyla gördüm :)