Sebebsiz sevmektir aşk
Nedeni olmadan bağlanmak birine
Gözlerine baktığında erimektir içten ice
Ellerini tutugunda titremektir tüm benliğimle
Hatta sarilmamaktir utançtan
Çünkü utanmaktir sevmek aslında
Sevmek nedir aslen
Ölmek mi uğruna
Yasamakmi onunla
Sevmekmi ömür boyunca
Nedir insanı başkasına bağlayan
Bilmez kimse bu soruların cevabını
Ama tek bildiğim şey
Bunların hepsini sende yaşadığım
İyki benimsin sevgilim ...
Ne uzun , kalabalık sofralar gördüm kurulan, kaldırılan. Bir başına ben otursam, öteki uçta yalnızlıklarım… Salt küstüm otu değil yeşeren içimizde; ısırgan otları, baldıranlar ve de öfke asmaları, zehir zakkumlar… Tüm çimenlerini yaban otları bürümüş bakarsınız çocuk bahçelerinin. Nerede o küpe çiçekleri, büyülü gece safaları, nerede o kuşkonmazlar, hani minik lahanaları Lüksemburg’un? Bunlar değilse, nedir acı olan? Yağmurları beklemek mi, alıp götürsün diye kokuşmuş artıklarını anıların… Nedir acı, ki böylesi sapsarı bir ay kazıyıp getiriyor geçmiş geceleri…
Yaşamak bu mu ? Her gece yelin sallandığı perdesi bir pencerenin. Her gece sönen ışığı bir pencerenin. Tüm belirtisi yaşamın. Yaşamak mı bu? Bir kez bile ikileşemeden, bütünlenemeden. İç içeyken bile bedenler, özlemle kanarken yürekler… Yaşamak mı, ak kağıt üzerinde bu kara örümcekler, stratosfere yığışan ses dalgaları, kırık dökük görüntüler. Yaşamakmı anılar… Düşlerin, düşlenilenlerin, oysa olup bitenlerin tüm anıları… Yaşamak, sevmek…
Yaşamakmı zordu :
Yoksa yaşamayı zorlaştıranlarmı vardı
Hiç bir tarih bizi bağrına almadı
Her yağmur yağdığında ıslanan bizdik
Diz boyuna kadar çamura batan bizdik
Sırtımız yoğun baskılar altında iki büklüm
Gözlerimizin öksüz bakışları vardı
Dilimize mühür vurulmuş
Konuşmak yasak koşmak yasaktı bize