Aktif bir midenin iç manası: Dünyevi Arzular, maddi istekler ve tüketim ihtiyacının ruha yerleşmesidir. Bu tür arzular, insana elde edilinceye kadar azap verir, elde edildikten sonra da onların sağladığı saman alevi kadar tatmin, kısa bir süre içinde gelip gider. Arzu sahibi ne yapar? Farklı bir görüntü altında bir başka arzuya tutunur ve böylece
İnsan için, bir ocakla çevrili ateş kuşkusuz hayal kurmanın ilk nesnesiydi, dinlenmenin simgesiydi, dinlenmeye davetti. (...) Bu nedenle ateşin karşısında hayallere dalmamak, bizim için ateşin gerçekten insani ve özgün anlamını unutmak anlamına gelir. (|...) Ateşin yararlarını ancak dirseklerinizi dizlerinize dayadığınızda ve başınızı ellerinizin arasına aldığınızda fark edersiniz. Bu duruş çok eskidir. Çocuk bunu ateşin yanında doğal olarak benimser. Ve bu duruş boşuna bir düşünürün duruşu değildir. İzleyicinin ya da gözlemcinin uyanıklığıyla hiçbir ortak yanı olmayan çok özel bir dikkati içerir. |...) Ateşin başında oturmanız, dinlenmeniz gerekir."
Ajandamdan: " Hamileliğim bir soyutlama gibi"- "karnıma dokunuyorum, orada. Artık hayal gücüne gerek yok. Zamanın akışına bırakırsam, önümüzdeki temmuz içimden bir çocuk çıkaracaklar. Ama bunu hissetmiyorum." (Sayfa:43)
Sevgili Annie Ernaux'un kitabını bana göre özetleyen en yagane cümlelerden kendisi. Bir kadının kendi yaşamı ve seçimleri hakkında toplum yargılarına göre mücadelesiydi okuduğum. Kadın olmanın her dönemde zor olduğunu ve her ne olursa olsun her zaman tek başına bir mücadele içerisinde oluşumuz değişmiyor ne yazık ki. Ne burada anlatılan olayın gerçekleştiği zaman ne de şu an. Biz yine aynı noktadayız.
Bir kadın olarak mücadelemiz her zaman her şeye karşı. Kendi bendenimiz hakkında bile söz sahibi değiliz çoğu zaman.
Okurken zaman zaman boğazımın düğümlendi, yutkunamadım. -Bu yaşananların gerçek olma ihtimali ve hala olabilme ihtimalini düşünebilmek-
Etkisinden uzun bir süre kurtulabileceğimi düşünmüyorum. Unutmak ister miyim bilmiyorum. Bu kitabı sindirebilmek çok zor olsada kendi adıma herkese gönülden tavsiye ederim. Kendisiyle mutlaka yollarınızı kesiştirmelisiniz.
Son olarak; "Normal denen dünyaya, normal muğlak bir ifade ama herkesin ne anlama geldiğini anladığı, yani pırıl pırıl bir lavabonun ya da trendeki yolcuların kafalarının görüntüsünün bir soru ya da ıstırap kaynağı olmaktan çıktığı dünyaya ne zaman geri döndüğümü bilmiyorum." (Sayfa: 74)
OlayAnnie Ernaux · Can Yayınları · 20231,956 okunma
Her alanda, asıl yenilgi, unutmaktır, özellikle de sizi neyin gebertmiş olduğunu unutmak, insanların ne derece hırt olduklarını asla anlayamadan gebermektir. Bizler, mezarın önüne geldiğimizde, boşuna şaklabanlık yapmaya kalkışmamalıyız, öte yandan, unutmamalıyız da, tek sözcüğünü bile değiştirmeden her şeyi anlatmalıyız, insanlarda gördüğümüz ne kadar kokuşmuşluk varsa, hepsini, sonra da yerimizi sıradakine bırakıp, uslu uslu inmeliyiz deliğin içine. Tüm bir yaşamı doldurmaya yetecek bir uğraştır bu.
Gecenin Sonuna Yolculuk
Valeria…”.
Adını fısıldamak bile yüreği keskin bir hançer gibi yarar. Gecenin en koyu karanlığında yankılanan bir çığlık gibi… Sessizlik onu çağırır, çünkü sessizlik yalnızca Valeria’nın dilidir.
Acının en derin kuyularından yükselen bir şarkının adı Valeria. Kan kokan savaş meydanlarında bile aşkı hatırlatan, ölümün pençelerinde bile yaşamı hissettiren o ince çizgi. Gözleri… ah o gözler, bir ölüme ve bir aşka aynı anda tanıklık etmiş gibidir.
Bir zamanlar sevilmiş, sonra unutulmuş bir rüzgar gibi… Onu hissedersin ama tutamazsın. Parmaklarının arasından kayıp gider; bir sonbahar yaprağının çırpınışı gibi. Valeria’nın hikayesi, bir vedanın buruk tadını bırakır dudaklarda; anlatmaya çalışırsın ama cümleler eksik kalır.
O, en karanlık korkularının gölgesine gizlenir ama bir bakışında tüm sırlarını açığa çıkarırsın. Kalbindeki yaraları fark eder, ama iyileştirmek yerine onları büyütür. Çünkü Valeria, iyileşmek değil, hissetmek için vardır: Acıyı, korkuyu, aşkı ve ölümü.
Bir yudum zehir, bir damla bal… İşte Valeria tam da budur. Dokunan yanar, uzak kalan donar. Ve seni her defasında aynı soruyla baş başa bırakır: Valeria… Seni sevmek mi korkutuyor, yoksa seni unutmak mı?”