Çukurovada pamuğun açmasına daha çok var. Bu yıl döngelelerin kökünde bir şey var. Köklerini kurt yemesin zıkkımların? Sıçan yemesin? Kopup kopup geliyorlar.
İnce Memedler bitecek mi sanıyorsun? Her insanın içinde bir mecbur kurdu, bir İnce Memedlik, bir Köroğluluk kurdu var……. Sen insanoğlunun içindeki kurtsun, ne olursan ol, nereye gidersen git. İşte insan oğlunun içindeki bu kurt yiterse, insanlık da işte o zaman insanlıktan çıkar….
Inecek çukurova'ya bütün çukurova'yı ele geçirecek. Malı çok olandan alıp, malı olmayanlara verecekmiş. Zuur ve huruç ettikten sonra Çukurova'da, hem de koca Toroslar'da Kurt ile kuzu birlikte yayılacakmış. Herkes çalışacak, herkes eşit kazanıp, eşit yiyecekmiş. Kimsenin kimsede gözü kalmayacakmış. Herkes çalışacak herkes eşit kazanıp eşik yiyecekmiş... Kimse kimsenin gönlünü bile kırmayacakmış,
Türkiyede tarih eğitimi alan -bazı ölü konular hariç- geneli itibarıyla resmi tarihin hâkimiyeti altındadır. Çok uzaklara gitmeye gerek yok, yakın tarihte yaşadığımız Ermeni meselesine, Kürt meselesine, Alevilik meselesine bakışımız, hâlâ bu resmi tarihin hegemonyasının altındadır ve bunun dışına çıkmak kolay değildir ; çıkmak isteyenler bir sürü ithama ve dışlanmaya maruz kalır. Örneklerini çok gördük çünkü. Ama ister samimi inanç ister şöhret ister mevki ve itibar ister para kazanmak uğruna resmi tarih doğrultusunda eser yazan, kongre ve konferanslarda bildiri sunan oldukça da bol miktarda akademisyen tarihçimiz vardır. Hatta uluslararasi büyük üne sahip olan tarihilerimizden bile konu Atatürk, inkilaplar, Cumhuriyet olduğunda , bildiklerinin ve inandıklarının aksi istikamette şeyler yazanlar, resmi tarihin perspektifinden kurtulamayan yayın yapanlar vardır.
İşte sözünü ettiğim meselelere resmi tarihin gölgesinden çıkamayan bakışımız, yaşamakta oldugumuz çözümsüzlüklerin sebeplerinden biridir bence. Türkiye’ye zaman, emek, enerji ve hatta para kaybettirmektedir.
“Savaşı biliyorum evladım. Yalnız insanlar değil, atlar, cümle mahlukat, kurt kuş, börtü böcek, kelebekler, arılar, ağaçlar, otlar, hava, su, su da kuruma uğruyor. Ben de savaş gördüm, savaşlara girdim çıktım. Olmaz ödün, insanoğlu budur işte.”
Bir dervişi, önünde bütün şehvetiyle arzıendam eden dünya değil, ona olan kayıtsızlığı kandırır. Bir âlimi cehalet değil, bilgi yoldan çıkarır. Koyun bir ömür kurt korkusuyla yaşar, ama gün gelir, kendisini onu koruyup kollamakla görevli çoban yer.
Bu Yezidilerde bir, birçok giz vardı. Durmadan onlara, şeytana, tavuskuşuna, güneşe tapıyorlar, diye zulmediyor, onları öldürüyor, tükettik sanıyorlar, bir de bakıyorlardı ki yıllar son- ra, dağlara kaçıp orada çoğalmış Yezidiler, dağlardan inmişler, Laliş koyağını doldurmuşlar. Beyler gene din uğruna Yezidileri kırıyor, kalanlar gene dağlara