Zülfü Livaneli’nin okuduğum 6. kitabıydı.Bunlar içerisinde konu olarak,Leyla’nın evi belki de en iyi kitabıydı benim için.Kitapta yazarın bir an önce kitabı bitirmek istermiş gibi bir hissiyata sahip olduğu izlenimini edindim.Kitabı okuduğumda Livaneli’nin kitaplarında ilk defa bu konu keşke başka yazarın elinde olsaydı dedim.Aklımdan geçen yazar da Orhan Pamuk oldu.Orhan Pamuk gibi betimlemeleri güçlü bir yazarın elinde, Masumiyet Müzesi tadında bir eser olabilirmiş .Bir yanda Rumeli’den İstanbul’a, Ermenilerin Suriye sürgün edildiği aynı zamanda, sürgün edilen yitik devletin göçmen vatandaşlarının yaşadığı dramı vermesi ve onlardan yaşını almış, herşeyini kaybetmiş, Leyla’yı Türkiye’nin gurbetçi vatandaşlarının yaşadığı sosyal sorunlarını üstünde tüm yönleri ile taşıyan Roxy(Rukiye) ile buluşturması, Osmanlı’nın son dönemleri ve genç cumhuriyetin ilk dönemleri ile ilgili verdiği tarihi bilgileri Leyla’nın hayatına iliştirmesi ve tabii harp zamanında yaşanan aşk ile olay örgüsünün bir parçası olmakta zorlanmıyor okuyucu.