Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bundan böyle insanlığın parolası bu olacak işte. Hiç kimsenin kişiliği olmayacak. Aptallar! Birbirinin aynısı, ama birbirinden farklı olduğunu düşünen aptallar yığını, yaşayan ölüler!
Sayfa 48 - Prof KitapKitabı okudu
Aslına bakmak gerekirse yaşayan insanlardan hem daha canlı hem de daha fazla yaşam gücü aktaran ölüler vardır.
Sayfa 222Kitabı okudu
Reklam
Evet, o, hikâyelerini yaşayarak yazıyordu. Aziz Nesin’in dediği gibi: “İşin doğrusu şudur ki, Sabahattin Ali hikâye yazmak için yaşayan bir adamdı. Bütün hayatı parça parça hikâyelerdir. İşte bunun için mücadele eder, bunun için gizlenir, bunun için kaçardı.
Elemin ve anlamın olmadığı bir dünyada hepimiz yaşayan ölüler olacağız. 'Mutluluk ve mutsuzluk beraber büyüyen ikizlerdir’ demişti Nietzsche. Mutsuzluğa hazırlanmadan mutluluğa da sahip olamayız.
Sayfa 42
İyiye Davet
İbni Mesud (r.a)'a, "Yaşayan ölüler kimlerdir?" diye sorulduğunda o şöyle cevap vermiştir: "İyiyi iyi olarak bilmeyen; kötülüğü de kötülük olarak bilmeyenlerdir."
Sayfa 202Kitabı okudu
aptallar yığını, yaşayan ölüler!
Reklam
Daha ne kadar zaman halk hasat kaldıracak bizim için? Bir çok gemi daha ne kadar zaman bir tek masayı donatan yiyecekleri, hem de birçok denizden taşıyıp getirecek? Birkaç dönümlük bir otlak bir boğayı doyurur, bir orman birçok file yeter; gelgelelim insan, hem toprak hem deniz ürünleriyle doldurur midesini. Nasıl bir şey bu? Yoksa doğa insana pek zayıf bir beden verdiği halde, o çok iri çok obur hayvanların açgözlülüğünden geri kalmayalım diye mi bu kadar pis bir boğaz vermiştir? Hiç sanmam çünkü doğa için gerekli olan, ne kadar az bir şeydir aslında. Doğa az bir şeyle savruşturulur. Aç midemiz değil, açgözlülüğümüz bizim için pahalıya mal olur. O halde Sallustius'un dediği gibi, midelerinin kölesi olan kimseleri insan yerine değil de, hayvan yerine koyalım; hatta hayvan yerine bile değil, ölüler arasına koyalım sırasına koyalım. Çünkü yaşayan insan, birçoklarına yararlı olan insandır, kendisinden yararlanan insandır. Bir köşeye çekilip uyuşuk kalanlar, evlerinde mezarda gibi yaşarlar. Bu kimselerin kapılarındaki mermere şöyle yazsan yeridir: ÖLMEDEN ÖNCE ÖLMÜŞLER!!!
Bir sürü insan toprağın altında. Acaba altında bir ölünün bulunmadığı tek karış var mıdır dünyada? Yoktur zannediyorum. Ölüler dirilerden fazla, lakin yaşayan insan dünya onun zannediyor. Yani ne büyük gaflet içinde yaşıyoruz biz. Dünyayı bizim sanıyoruz. Her ölen ölmeyeceğini zannediyor belki de. Oysa hep toprağın altında dedelerimiz. Ve sanki bir mezar taşına yazılmak için konmuş isimlerimiz...
Sade ölüler mi, yaşayanları da ancak bu suretle anlayabilirdik, "Onları kendimizden ayırmamız neden sanki? Niçin her canlı mahlukla bir duvar arkasından konuşmağa çalışıyoruz. Eşyaya bile geçirdiğimiz o sıcaklığı insanoğlundan esirgiyoruz? Hatta asıl olan yaşayan ve duyanla birleşmek değil midir?"
216 syf.
9/10 puan verdi
·
6 günde okudu
İnceliklerin şairinden... "Üç gün akıllıysam beş gün deliyim."
Bazı şairler vardır, kalemlerine öyle tutulursun ki senin için bir yaşam tarzı haline gelir dönüp dönüp onu okumak. Sanki hiç bitmeyeceği düşünülen sevdalar gibi bitmeyeceğini düşünürsün ondan okuyacağın dizelerin. Geçtiğimiz günlerde kitap alışverişine çıkmıştım. Gözüm hemen şiir bölümüne gitti. Ve Tabii Şükrü Erbaş'lara.
Bütün Şiirleri 4
Bütün Şiirleri 4
...
Bütün Şiirleri 4
Bütün Şiirleri 4Şükrü Erbaş · Kırmızı Kedi Yayınevi · 2021913 okunma
Reklam
400 syf.
·
Puan vermedi
·
6 saatte okudu
"Ben zalimler çağında yaşayan bir alçaktım. Tanrıların korkak haline getirdiği bir alçak. Alçakların en acınacak olanı, en tiksinti vereni. Yüreğini dalkavukluk, aklını düşmanlıkla besleyen sinsi bir saray yazmanı. Bedenine sinmiş soylu nefretini, görkemli giysilerin yüzündeki derin acıyı, tunçtan daha katı bir mutluluk maskesinin ardına gizleyerek Hatti kralının emrine koşan ikiyüzlü bir tören adamı. Sevdiği kadın, aşkı uğruna ölürken, kralına bağlılığın vakarıyla ellerini göğsünde kavuşturarak sessiz kalmayı seçen, yeryüzünün en onursuz erkeği. Erkeklerin yüz karası. Aşkı için ölmenin yüceliği yerine, sarayın taş duvarlarında büyüyen kendi değersiz varlığının görkemli gölgesine sığınmaktan çekinmeyen, sefihlerin en rezili. Ben ölüler içinde yüzen, ben, tanrılar tarafından alnına, 'Sonsuza kadar acılar içinde kıvranacaktır,' yazılan Saray Başyazmanı Patasana." Yine Ahmet Ümit ve yine ters köşe bir son...
Patasana
PatasanaAhmet Ümit · Everest Yayınları · 201223,9bin okunma
"Ben zalimler çağında yaşayan bir alçaktım. Tanrıların korkak haline getirdiği bir alçak. Alçakların en acınacak olanı, en tiksinti vereni. Yüreğini dalkavukluk, aklını düşmanlıkla besleyen sinsi bir saray yazmanı. Bedenine sinmiş soylu nefretini, görkemli giysilerin yüzündeki derin acıyı, tunçtan daha katı bir mutluluk maskesinin ardına gizleyerek Hatti kralının emrine koşan ikiyüzlü bir tören adamı. Sevdiği kadın, aşkı uğruna ölürken, kralına bağlılığın vakarıyla ellerini göğsünde kavuşturarak sessiz kalmayı seçen, yeryüzünün en onursuz erkeği. Erkeklerin yüz karası. Aşkı için ölmenin yüceliği yerine, sarayın taş duvarlarında büyüyen kendi değersiz varlığının görkemli gölgesine sığınmaktan çekinmeyen, sefihlerin en rezili. Ben ölüler içinde yüzen, ben, tanrılar tarafından alnına, 'Sonsuza kadar acılar içinde kıvranacaktır,' yazılan Saray Başyazmanı Patasana."
Kuss bin saide'nin ukaz panayırında söylediği söz
"İnsanlar! Geliniz, dinleyiniz, belleyiniz, ibret alınız! İnsanlar! Yaşayan ölür, ölen fenâ bulur, olacak olur. Yağan yağmurlar ve biten otlar, nzıklar ve azıklar, babalar ve analar, diriler ve ölüler, toplular ve dağınıklar; işaret üstüne işarettir bunlar... Çocuklar doğar, anaların babaların yerini tutar. Sonra hepsi mahvolur gider. Dikkat edin, söylediklerime kulak verin! Gökte haber var; ve yerde ibret alacak şeyler! Yeryüzü serilmiş bir döşek, gökyüzü yüksek bir tavan. Yıldızlar yürür, denizler durur. Gelen kalmaz, giden gelmez." “İnsanlar! Yemin ederim, Allah'ın katında bir din var, şimdi bulunduğunuz dinden daha sevgili bir din. Ve bir de gönderilme vakti çok yaklaşmış bir peygamber var. Onun gölgesi başınızın üzerine düştü. Ne mutlu onu anlayan ve ona iman edene.” "Vay o bedbahta ki, ona isyan ve muhalefet eyleye! Ve yazıklar olsun ömürlerini gaflet içinde geçiren ümmetlere!"’
Sayfa 49
Çünkü yaşayan herkesin bir geleceği vardır. Sadece ölüler gerçek anlamda hayatlarının bilançosunu çıkarabilir, çünkü artık yaşamaları gerekmiyordur .
“Bu ölüler diyarında bunlar ölüler…”, mezarlığın bakımsız ve terk edilmiş bir bölümünü işaret ederek “bunlar da gerçekten ölmüş olanlar” dedi. “Artık hiç kimse mezarlarına gelmiyor çünkü yaşayan hiç kimse onları tanımıyor. Onlar ölü olmanın ne demek olduğunu iyi biliyor.”
Sayfa 321Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.