Karı parası yemezsiniz öyle mi? Kızınız kısrağınız fındıklarda didinir. Siz kumar oynarsınız yalı kahvelerinde. Git kaynatama sor, o da yemez karı parası. Açmayı biz açarız kaynanamla, biz sökeriz kökleri. Taşını toprağını biz temizleriz. Fideleri diker, diplerini kazarız. Zamanı gelir toplar, harman ederiz. Alıcının ambarına kadar biz taşırız sırtımızda. Hesap görür kaynatam, kaç kuruş aldığını bile söylemez bize. Hakkımız, birer yazmayla birer şalvar. Kadın olmak, köle olmak, köpek olmak gibi bir şey, bizim buralarda.
“Bazen düşünüyorum da yaşam insanoğlu için bir armağan mıdır, yoksa ceza mı, çözemiyorum. Hiç kuşkusuz yaşam bir armağandır, diye yanıtlamış padişah. Ama biz insanlar öyle aciz yaratıklarız ki bize sunulan armağanın tadını çıkarmak yerine kendimizi acılara boğuyoruz. Biz gerçekten tuhaf yaratıklarız. Öyle görkemli düşler kurar, öyle yapıtlar ortaya koyarız ki, görenler hayran kalır. Ama bazen de öyle kaypaklaşır, öyle aceleci davranırız ki o güzellikleri yaratanlarla bu kolaycı tavrı benimseyen insanlar aynı mıdır, anlamak zorlaşır.”