Sana, beni asla tanımamış olan sana.” cümlesiyle başlayan, tek taraflı bir aşkı her ayrıntısına kadar okuduğumuz bir kitap.
Bir kadının 13 yaşından 30 yaşına kadar içinde yaşadığı tutkulu aşkı mektuplara aktarması... Onu hiçbir zaman görmeyen, fark etmeyen bir erkeğe...
Bir insanı beklenti olmadan, onun sevgisini hissetmeden, varlığına hiç ihtiyaç duymadan kendi içinde hissettiği sevgi ile bir ömür sevebiliriz. Çünkü gerçek aşk bunu gerektirir.
‘Sevmek, kendini karşılıksız olarak adamak, sevgimizin sevilen kişide de sevgi oluşturacağı ümidini taşımak demektir. Sevgi bir inanç eylemidir, inancı az olanın sevgisi de azdır.’ der. Erich From
Garip bir şekilde, mektupları yazan kadının yerine kendimi koydum. Bir aşk bu kadar tutkulu, derin olabilir mi ki?
Ve tabii bir adam, kendine tutulmuş bir kadına nasıl bu kadar kör, umursamaz olabilir?
Koskocaman bir belirsizlik içinde aslında kadın. Zaten kitabın adından da anladığımız üzere. Böyle bir ilişki de en büyük zararı kişinin kendisine verdiği aşikâr.
Duyguları çok içten, masum ve hüzünle yansıtmış bi mektup ve sanki yaşamışçasına hissettiğim gözlerimin dolduğu, sinirlerimin altüst olduğu bir kitap.