"Genç kalmak ya da yaşlanmak insanın kendisini hissetmesine göre değişir ... İyi ve güzel şeyler ağır ağır ve gecikmiş olarak geldiğinde, insanın hayal gücünün hesap edemediği, can sıkıntısı veren sinir bozucu bir sürü ayrıntıyı da beraberinde getir
"Ben yaşlılığa inanıyorum, sevgili dostum. Çalışmak ve yaşlanmak, işte yaşamın bizlerden beklediği. Günün bitiminde ihtiyarlamak, ama her şeyi anlamaktan hâlâ çok uzak bulunmak..."
Yaşlanmak, bizi kederlendirmekten ziyade özgür kılar. Büyüme sancıları, ergenliğin acısı, rekabetten kaynaklı aptalca yapılan davranışlar, beden kendini bunlardan kurtarır:
Bu kısıtlardan kurtulmasıyla gençleşerek ölüme yaklaşır.
Ölümü ne pahasına olursa olsun reddeden çağ insanı, yaşlanmaktan ve bir şeyleri kaçırmaktan ölesiye korkuyor, sürekli yenilik ve heyecan peşinde koşuyordu. Herkesin uzun yaşamak istediği ama kimsenin yaşlanmak istemediği çelişkili zamanlardaydık.
Korku nasıl bir şey? ..
Bir an sonraki Ölümü haber veren bir şey.
...
Zamanda ölümün bir an öncesi mi? Yoksa gelecekteki bir sefaletin, bir yarı ölümün ısrarcı tahayyülü mü? Parasız kalmak, sevgilini kaybetmek, okulu bitirememek, hastalanmak, yaşlanmak, çirkinleşmek...