Biliyor musunuz, dedi ben erkekte yanlız ne arıyorum? Yanlız kafa ve karakter arıyorum. Bilmiyorum nasıl anlatayım? Bu bir sağlamlılık;nasıl denir? Ruhun sağlamlılığı.. bazı adamlar var ki hem her şeyi hissederler, hemde çok dayanıklıdırlar. Bilirsiniz ki onlar kolay kolay fütur getirmez. Hani yaşlılar arasında bazen öyle adamlar vardır ki en complique bir meseleyi kendilerine anlatırsınız da, bir dururlar kaşlarını çatıp düşünürler ve size öyle bir şey söylerler ki sizi sizden daha iyi anladıklarını görürsünüz. Bilmek çok güzel şey. Bilen bir erkek konuştuğu zaman içime ferahlık geliyor, göğsüme bir aydınlık doluyor. Fakat bu iki şey kafa ve karakter yan yana çok az geliyor. Ben böyle bir adama hemen hemen hiç rastlamadım gibi bir şey.
' Gençler bilebilse, yaşlılar yapabilse.'
Sayfa 189
Reklam
NOSTALGHIA'NIN SİYAH TONU
Ne yalan söyleyeyim, neşeli insanlar bende bir rahatsızlık uyandırırlar, etraflarında bulunmaya tahammül edemem. Yalnızca gerçekten mükemmel ruhlar neşeli olma hakkına sahip olmalılar, ya da çocuklar veya yaşlılar. Ama neşeli insanlar genellikle nitelikten yoksundurlar. Bence neşe, kendimizi içinde bulunduğumuz durumu yeterince anlayamamaktır.
Sayfa 106 - Agora KitaplığıKitabı okuyor
İhtiyar anlatıcılar, Siirt'ten gelirken eski hikâyelerini de yanlarında getirmişler. Birkaç parça eşyanın arasına uzun hikâyeler katıp gelmişler. Akşam olduğunda, erkekler işlerinden, yaşlılar çay ocağından döndüklerinde, konağın bahçesine, sofasına, geniş bir odasına toplanıp anlatıcı ihtiyarların hikâyelerini dinlemeye koyuluyorlar. Hem de nasıl hikâyeler! Bazıları günleri, haftaları buluyor. Sona ermesi tam bir ayı bulan hikâyeler var. Hz. Ali'nin cenkleri, Şahmeranlar, cinle- rin insanlara musallat olduğu hikâyeler, ulu kimselerin yaşadıkları olağanüstü olaylar, dinî kıssalar, peygamber hayatları, öylece akıp giden sonu gelmek bilmeyen hikâyeler. Anlatıcı ihtiyar başlıyor hikâyeye. Hikâyenin bir başı var ama sonu nedir, nasıl devam eder orası bazen belirsiz. Anlatırken kendinden bir sürü şey ekliyor yaşlı adamlar. Hikâyenin en can alıcı yerine geldiğinde, "Bu gece bu kadar yeter!" diyor yaşlı adam. Herkes tepki gösterdiğinde "Yarın devam ederiz" deyip uyumaya gidiyor. İnsanlar merak içinde kalıyor ve ertesi akşam hikaye kaldığı yerden devam ediyor.
Ancak gençler, gelecekte yaşayabilir ve ancak yaşlılar, geçmişte yaşayabilir. İnsanların çoğu da şimdi yaşamak zorundaydı, şimdiyse yıkıntı hâlindeydi.
Dışarıdalar ve Senin de Çıkmanı Bekliyorlar
Her zamankinden daha kalabalıklar. Kadınlar, erkekler ve yaşlılar, hepsi oradalar ve senin dışarı çıkmanı bekliyorlar. Seni sevmediklerini biliyorsun, hatta nefret ettiklerini. Gülümsemenden nefret ediyorlar, masumiyetinden, iffetli düşlerinden, dua edişinden. Seni onlardan farklı kılan ne varsa nefret ediyorlar. Onlara kaybettiklerini hatırlatıyorsun. Zihinlerinin bir köşesinde kalan, her an rahatsızlık veren ve bir daha asla ulaşamayacakları masumiyeti hatırlatıyorsun onlara. Yüzüne baktıklarında şehirde kaybettikleri Tanrı'nın soluğunu hissediyorlar. Yüzlerinden utanıyorlar, akşamdan kalma sözcüklerinden, saçlarından ve şehvete gömdükleri aşklarından utanıyorlar. Senin bu kentte yaşaman acı veriyor çok zaman. Bu sokaklarda yürümen, konuşurken insanların gözlerine bakabilecek kadar cesur olman şaşırtıyor onları. Seni bir kuyuya gömebilmek, taşlamak, korkulara sarmak, ateşe atmak ya da geçmiş zamanlardan kalma bir acının koynuna atmak istiyorlar. Her sabah güneşin doğuşunu, ayakta durarak, alnını toprağa dayayarak, avuçlarını gökyüzüne kaldırarak selamlaman şaşırtıyor.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.