Benim yatağım iki numaralı yatak, oysa sizinki üç numara, önce bu konuda kesin olarak anlaşalım, Kör olmasaydık bu yanlışlığı yapmazdık, Haklısınız, başımıza ne geliyorsa körlük yüzünden geliyor.
Varlıkla yokluk arasında bir yerdeyim,
İki derenin ortasında,
körpe, çorak bir toprak yatağım,
üzerinde bitmeyen kuru ot da bedenim.
Gölgelerin üzerinde yükselirim,
Gün ışığı gördüğümde tükenirim.
Varlıkla yokluk arasında bir yerdeyim.
Sonsuzluğa uzanıyor burada her şey
Zaman denilen bir kavram yok
Bazen yavaşlıyor, susuyor rüzgar,
bazense hiç
Bir misafirliğe gitsem
Bana temiz bir yatak yapsalar.
Her şeyi, adımı bile unutup, uyusam.
Kalktığımda yatağım hâlâ lavanta koksa.
Kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar.
Nerede olduğumu hatırlamasam.
Hatta adımı bile unutsam…
"Bir tavsiye: Bir hücrede üst ve alt ranza arasında seçim yapmak zorunda kalırsanız, alt ranzayı seçin. Geceleri hapishanelerin ışıkları kapatılmıyor ve ben beş yüz watt'lık bir ampulün doğrudan gözüme parlamasıyla, yatağım olmadan uykusuz bir gece geçirdim." ~ William Powell
“Evet, ölüme mahkum olduğu için, her şey boştur. Bu cihanın kaşanesi kum üstüne yapılmıştır.
Mazi ve istikbal, taraf taraf uçurumdur.”
“Hararet ve su, benim yatağım ve yastığımdır: yanmak ve boğulmak. İşte benim ayinim!”
“Otuz beş senelik evlilikten sonra şeytan dürttü galiba. Bunca yıllık evlilikten bir çocuğumuz bile yoktu ama kusurlu olan karım değil bendim. Karım bunu bildiği halde bir gün bile yüzüme vurmamış, ‘Üzülme hayatım kısmetimizde yokmuş. Sanki çocuğu olmayan tek çift biz miyiz...’ deyip beni teselli etmişti. Dedim ya şeytan dürttü diye. Bir gün
ONUR
Kirpiklerden oklar fırlatıyorlar ay parçaları yeleklere
Fakat kalpler deliniyor tenlerden önce
İçlerine içlerine çekiyorlar
Tevhitten daha lezzetli olanı gönüllerince
Şaraptan daha narindir ince belleri
Kayadan daha sert kalpleriyse
Saçları amberlerle terbiye edilmiş sanki
Gül suları ve tütsüler eşliğinde
Kandan olan hiçbir şey içilmez ama
Mahzuru yok üzüm salkımından içince
Yatağım atımın sırtıdır fakat
Gömleğim de çelikten hallice
Zevkleri acıya dönüşüveren bir hayata
Kanaat getirdiysem eğer meziyetlerim nerede
öylesine kayıbım ki sende
cansolida orientalis
bütün yatağım bu mor
çiçeklerle dolu
ama ben kayıbım kayıbım
sende orientalis
öylesine mor çiçeklerle
bezemiştim ki her yanı
beşe doğru bir akşam
mora bulanmıştı her şey çevremde
mor hava mor arayış
ve işte kendim
havada mor tılsım
tılsıma tılsıma tılsım tılsım...