Çocuk, belirsizlik içindeki bir mucizedir. Hayatının her iki yarısında da mahrum bırakılır, ancak bastırmalar onu memnun etmeye ve duyumlar içinde birikmeye, bedenini doldurmaya devam eder. Çocuk bunlardan bir tür anlam çıkarmak, onlar üzerinde hâkimiyet kurmak zorundadır. Düşünceler mi bedene, yoksa beden mi düşüncelere hâkim olacaktır? Bu çok kolay değildir. Çocuğun içinde bulunduğu varoluş ikilemi nin kesin zaferi ya da doğru çözümü söz konusu olamaz. Bu, neredeyse hayatının başlangıcından beri onun problemidir, yine de bu problemle mücadele edecek kişi yalnızca bir çocuktur. Çocuklar, gereğini anlamadıkları semboller, önemsiz görünen sessiz talepler, doğal enerjilerinin doğrudan ifadesi durumundaki hazdan uzaklaştıran kurallar ve kodlar tarafın dan sürekli izlendiklerini hissederler. Ve bedene hâkim olma ya, orada yokmuş gibi, "küçük bir insan gibi", davranmaya çalıştıklarında, beden aniden onları ezer, kusmuk ya da dış kıya daldırır ve çocuk umutsuz gözyaşlarıyla yalnızca sembo lik bir hayvan olduğunu gizleyen hilenin silinmesiyle yıkılır. Genellikle çocuk kasıtlı olarak kendini kirletir ya da yatağım ıslatmaya, yapay sembolik kuralların yükünü protesto etme ye devam eder: Çocuk, bedenin asıl gerçeklik olduğunu, da ha basit yeryüzü cennetinde varlığını sürdürmek istediğini ve "doğru ile yanlış"m dünyasına atılmak istemediğini söylüyor gibi görünür.